.
Merhaba Sevgili Gönül Dostlarım.
Bu sabah kalktım erken saatlerde, bu güzel cümleler düştü gönlüme: “Aşk ile git kemal ile dön.” İş yerimde zikrim oldu çok şükür, işim de kolay oldu. Ve sonra bu kelam düşünmeme sebep oldu. Efendi Hz. Sabri Babam’ın hep bizlere söylediği “yavrum ne yaparsanız yapın ama aşkla yapın. severek yapın, öyle olun ki başka işle olmayın. Bir telefonla mı konuşuyorsun aşkla alo de, sesini ayarla, en güzel sesle cevap ver. Yerken içerken aşkla ye aşkla iç” derdi. “İbadetlerinizi aşkla yapın” derdi. “Hiçbir şeyde acele etmeyin acele şeytandandır” derdi. Her zaman her mekanda sabırlı olmamızı isterdi.
Tez koşan çabuk yorulur sözü ne kadar anlamlı. Yağmur bile sağnak sağnak yağdı mı bitkilere daha faydalı olur. Aslında bu gibi durumlar bizlere hep bir mürşitlik yapıyor. Bir zaman Dikmen vadisinde bir misafir kardeşle geziyorduk. Bir beyefendi dik yokuşa koşuyordu. Yanımdaki kardeş bak şimdi tıkanacak koşamayacak dedi. Dediği gibi beyefendi beş dakika sonra yokuşu çıkamadı olduğu yerde kaldı. Nefes nefese biz de birbirimize baktık misafir kardeşle, güldük. Ama kaç yıldır bu durumu unutamadım. Neden güldüğümüzü de bilemedim. Demek ki acelecilikler güzel olmuyor. Eskiler boşa demiyor acele giden ecele gider diye. Sabır sabır sabır. Hayatımızda her anımız sabır düşünürsek. Sabretmez isek hiçbir şeye sahip olamayız, olsak bile kısa zamanda onu da kaybederiz Allah korusun. İçimizde aşk varsa sabretmesini biliriz. Çünkü aşkın önüne kimse geçemez, aşk olmayan hiçbir şey verimli olmaz. Aşk olmayan hayat çekilmez. Aşk, hayatın tadı tuzu. Yunus boşa demiyor “Aşk kimde ise yücelik ondadır.” Aşk aceleye gelmez, dille de anlatılmaz, yaşanır. Aynı sevgi gibi. Sevgi de anlatımaz sadece sade ve öz yaşanır. Öyle seni seviyorum demekle iş bitmiyor, seven insan ister dünyanın bir ucunda olsun onun boyasıyla boyanacak, onun yolunda, onun izinde tozuna öyle dalacak ki sevdiğine benzesin. O neyi sevdiyse onu sevecek, neden uzak kaldıysa ondanda uzak duracak. Efendi Hz. Sabri Babam ilk cumartesi sohbetine katıldığımda yüzüme baktı “Yavrum çorbaya pul biber konur değil mi” dedi. Bu fakir de “Evet Babacığım” demiştim. Sonra düşündüm hocamın sevdiklerini sevmişiz yıllarca. Bilmeden. Hayat da öyle değil mi, bazen bir yakınımız Hakka göçer hüzün duyarız. İster istemez “İnna lilahi ve inna ileyhi raciun” deriz. Biraz içimiz rahatlar ve sonra Hakka göçen yakınımız eğer aşkla yaşadıysa arkasında güzel eserler iyilikler bıraktıysa işte öyle anılır, yıllar geçer, aylar geçer de unutulmaz. Daha da canlanır aşkla Hakka göçen. İşte Sabri Babam öyle oldu, yeniden sevenlerinin kalbine döndü. Daha da aşkla bir dakika bile ayrı değiliz çok şükür. Demek ki Aşk ile giden kemalle sevdiklerinin gönlüne dönüyor. Ve uzaklık olmuyor daha da yakınlık aşk oluyor. Nereye gitsen beraber gidiyorsun. Beraber okuyorsun. Bilmem ki anlatabildim mi, manevi büyüğün aşkı böyle oluyor. Kemal olgunluk, güzellik, yaklaşmak, toprak gibi olmak.
Köyde şeker pancarı ekerdik sökülme zamanı geldi mi yapraklarında bir gri renk alırdı. Sararırdı, alt yaprakları da dökülürdü, toprakla bir olurdu. Babam bu duruma pancarlar kemalleşti derdi. Bilemezdim şimdi anlıyorum. Bitkiler bile konuşuyor. Allah her zerrede nuru, her katrede zuhuru görmemizi nasip etsin. Bizlere de “Aşkla gidip kemalle dönmemizi” nasip ediversin amin.
Efendi Hz. Sabri Babama yakınlarına selam olsun. YATTIĞI YER NURU ALA NUR OLSUN RESULÜMÜZE KOMŞU OLSUN AMİN.