Her yaratılmışın, bir nedeni, bir hikmeti vardır. Akrepler, yılanlar bile bir hikmete dayanılarak yaratılmıştır. Bir Fransız bilgini, mutekit, saygılı bir insanmış. Kendi inancının gereklerini harfiyen yerine getirirmiş. Yalnız farelerden çok iğrenir, tiksinir, arada sırada “Yarabbi, her şey iyi, güzel, yerinde ama bu pis mahlukları neden yarattın, ne gereği vardı” diye söylenirmiş. Bir gün rüyasında çok yaşlı, nur yüzlü bir zâtı görüyor. Evlâdım diyor, sen fareler hakkında bilimsel bir inceleme yap. Göreceksin, düşüncelerin değişecek. Allah sebepsiz hiçbir şey yaratmaz. Her zerrenin ayrı bir yaratılış nedeni vardır, Biz onu gereksiz, lüzumsuz, pis, tiksindirici buluyorsak, hiç şüphen olmasın, bu bizim noksanımızdandır. Bizim bugünkü bilgimizin yetersizliğindendir. Çalış yavrum, gayret et. Işık gelince karanlık gider.
Fransız bilgininin uzun yıllar süren çalışmalarının sonucu çok ilginç çıkıyor; anlıyor ki fare olmazsa tabiat âlemindeki düzende bir aksama olacak. Bunu yazdığı büyük bir eserle bilim âlemine sunuyor. Her ne ki yaratılmıştır. Bir nedeni vardır. Bir fonksiyonu vardır.
1926 yılına kadar kör bağırsak lüzumsuz, fuzûli, işe yaramayan bir organ olarak kabul ediliyordu. Bir bilgin, 1926 yılında olaya ışık tuttu. Yaptığı çalışmalar sonunda, bu organdan çıkan bir salgının bağırsakları yumuşattığını, gaitanın dışarı çıkabilmesi için son derece önemli, hayati bir fonksiyonu olduğunu ispat etti. Kâinatta boş, gereksiz, sebepsiz yaratılmış ne bir insan, ne bir hayvan, ne bir bitki, ne bir zerre vardır. Her şey son derece ince bir plânla var edilmiştir. Önemli olan hayata, olaylara, tabiata, insana Yunus’un gözüyle bakabilmektir. “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” der Büyük Yunus...
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhu Yüce ve Mutlu Olsun