.
Değerli kardeşlerim;
Hayırlar, iyilikler ve ve güzellikler dolu bir gün geçiriyorsunuzdur İnşallah.
SABRİ TANDOĞAN Efendi Hz, Danıştay üyesi olarak çalıştığı yıllarda adli tatilde emekli olduktan sonra da yine yazları İstanbul'a gelirlerdi. Rana anneciğimle Göztepe'deki evlerinde kalırlardı. Sabri babacığım Devlet Demir Yolları'nın Fenerbahçe kampını çok severdi Sabri babacığımla çoğu zamanımız da orada geçti. Hafta sonları sabah dokuzda kahvaltı yapmak üzere buluşur gece yatma vaktine kadar orada hep birlikte vakit geçirirdik. Bizler hepimiz geceden hazırlıklara başlardık, börek veya poğaça gibi şeyler yapacaksak ta sabah erkenden kalkıp yapar sıcak sıcak getirmeye çalışırdık. Sabri babacığım birimizin yaptığı yemeği beğenince bu yemek altı dilden konuşuyor yedincisinin kurslarına gidiyor derdi. Bazen de bu fasulye tarihe geçecek hatta coğrafyaya, edebiyata fen bilgilerine diye sıralar arkasından o meşhur kahkahasıyla gülerdi, hepimizi de güldürürdü. SABRİ TANDOĞAN Hz. çok büyük bir gurme idi yemek az mı? pişmiş çok mu? pişmiş yoksa tam kıvamında mı? Tuzunun oranı, yemekte kullanılan malzemelerin kalitesi hepsini çok iyi bilir, hatta bazen yemeğin tadına bile bakmadan anlar o yemeği yemezdi, hatasını da söylerdi. Yemeği güzel yapamayıp babacığıma beğendiremediğimiz için önce çok üzülürdük, ama sonra anladık ki canım babacığım böyle davranarak hayata dair bir çok şeyi öğrettiği gibi lezzetli yemek yapabilmenin inceliklerini de öğretti. Onun bir bakışı, bir hareketi anlattığı bir fıkra, her kelimenin en derin anlamını vererek tam yerinde vurgular yaparak ve de ses tonunu mükemmel ayarlayarak okuduğu şiirlerle bizlere o kadar çok şey anlattı ve öğretti ki. Hem de biz farkına varmadan. Biz sadece Sabri babacığımla birlikte olmanın mutluluğunu yaşarken o bizleri bir nakış işler gibi ince ince işledi. Ta ruhumuzun derinlerine kadar işlendik, onun istemediği bir şeyi yapmaktan ödümüz koptu. Devam edecek...