Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Mutluluk insanın kendi kafasında, kendi kalbindedir.
Gönderen : Fatmagül
Tarih : 2/29/2016 11:13:43 AM


.


Saygıların, sevgilerin, selamların en sonsuzu ile Merhaba.

Efendim, sitenizi pınar başına benzetiyorum. Hayat yolculuğunu, çöl yoluna benzetecek olursak... Uzun ve kurak çöl yolunda en çok ihtiyaç duyulan şey, serin, sulak pınarlar olmalı... Sizinle görüşmek, konuşmak, yazışmakta maddenin kesafetinden, mananın letafetine götüren, pınar başında su içmek, dinlenmek, arınmak, temizlenmek gibi.

Sevgi ve hakikat pınarınızdan,Rabbim bizleri mahrum etmesin. İnşallah testilerimizi bolca doldurabilmeyi, geniş ve bol testi sahibi olmayı da Rabbim nasip eder.

Bugün kızımla iş başvurusu için, bir kaç yere gitmiştik. Bunlardan biri yeni yapılan bir hastane idi. Çok güzel, temiz, modern bir binaydı. Duvarlar, ünlü ressamların tabloları ile süslenmiş, her yer çiçekler, ağaçlar ile donatılmış... Nereye dönüp baksanız, bir güzellik, estetik ile karşılaşıyorsunuz. Bildiğimiz klasik hastanelerden çok farklı bir atmosfer... Huzur veren, dinlendiren, eğlendiren bir mekân gibi...

Oradan ayrıldığımızda, içimiz daha bir güzeldi.

Sokaklar rengârenk yapraklarla dolu. Temizlik işçileri süpürüyor, arkasından tekrar esen rüzgârla yapraklar dökülüveriyor... Kendini rüzgârın kucağına bırakıyor. Hiç şikâyet etmeden, teslimiyetin en güzel örneğini veriyorlar.

Eve döndüğümüzde, oturduğum binanın içinde bir değişiklik gördüm. Her kata, duvara çok güzel tablolar yerleştirilmiş. Değişik ve güzel manzaralar... İnsanda çok hoş estetik duygular uyandırıyor. Komşumuz olan yöneticiye bu güzel düşüncesi ve hizmeti için teşekkür etmek istedim. Kapısını tıkladım, içeri buyur etti. İki komşumuz daha oradaydı. Ben memnuniyetimi belirttim. Sonra birlikte kahve içtik. Bu arada komşu hanımlardan biri, eşinden şikâyetçi oldu. Onu ihmal ettiğinden, ilgilenmediğinden dem vurdu. Bu yüzden sık, sık münakaşa ediyorlarmış. Hanım sustuktan sonra, bende uygun bir lisanla; İnsanın önce kendine bir dünya kurması gerektiğini, kendi kendini mutlu etmesi, kendine yetmesi gerektiğini söyledim. Nedense mutlu edilmeyi, oyalanmayı hep karşı taraftan bekliyoruz. Peki, biz ne yapıyoruz... İlişkilerimizin daha güzel, daha iyi olması için... Neden illa bir başkası bizi mutlu etsin.

Eğlendirilmeyi beklemek insanı hüsrana uğratıyor. Oysa insan yalnız kaldığı zamanları çok güzel değerlendirebilir. Kendinde huzuru, sükûnu, mutluluğu tesis etmiş insanların kitapları okunabilir. Şiir ezberlenebilir. Kur-an'ı Kerim açılır, bir kaç ayet, meali ile birlikte okunur, sonra o ayetler üzerinde tefekkür edilir. Namaz kılınabilir. İnsanın yalnızken, Allah'ın huzurunda kılacağı vakit namazı insana ne çok şey kazandırır. İnsan kendine gelir.

Efendim, sizinle bir telefon konuşmamızda söylediğiniz iki mısra beni çok düşündürüyor. Sanırım ömür boyu da düşündürecek. Bir şair; "Her gün bize geleceğine; Bir günde, kendine gelsen."diyordu. Düşündükçe ürperiyorum.

Yalnız olduğumuz zamanlar, insanın kendine gelmesi, hayatı, olayları, insanları anlamaya çalışması, ibadet etmesi, okuması, yazması için ele geçmez fırsatlar gibi düşünülüp, değerlendirilmeli diye düşünüyorum. İnsan ancak o zaman huzuru ve sükûnu tesis edebilir.

Komşum, şikâyeti bırakmış, ben konuşurken objektifini kendine çevirmeye başlamıştı. Sonunda namaza başlaması gerektiğine kanaat getirdi. İnşallah Allah nasib eder.

Sohbetten sonra ev sahibesinden müsaade istedik. Evimize geldik.

Yeni bir akşama giriyoruz. Şimdi aklıma Rana Annemin bir sohbet sırasında, değindiği husus geldi, "Kur-an" kelimesinin içerdiği manaya dikkatlerimizi çekmişti. Kur-an, anı kurmak, en küçük zaman birimini yapılandırmak, değerlendirmek... Kutsal kitabımızın ismi, bize bu önemli mesajı, emri veriyor. Böylece her insan, sizin deyiminizle kendi hayatının mimarı oluyor. Yüce Allah Asr suresinde de zamanın üzerine yemin ediyor. Her anı kuyumcu titizliğinde ve güzelliğinde kurabilen insanlar, yaşamı bir sanat haline getirmiş oluyor. Allah cümlemize nasib eder inşallah... Âmin.

Rana anneyi tanımak, onunla sohbet etmek çok güzeldi. Az ve öz konuşurdu. Örnek aldığım insanlar arasında, annenizden sonra, ikinci sırayı Rana anne almıştır. Ona her zaman büyük saygı ve sevgi duydum. Nur içinde yatsın. Rana annenin hayat hakkında, olaylar hakkında çok güzel ve yerinde tespitleri vardı. Saygıdeğer bir insandı. Her sözü, her davranışı ile daima bizlere örnek olmuştur. Mekânı cennet olsun. Onu tanıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.

Efendim saygıların, sevgilerin en sonsuzu ile sizi ve tüm gönül dostlarını kucaklıyorum.

FATMAGÜL


 






Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :


Sayın Fatmagül Hanım,
21.11.2006 tarihli mailinizi aldım.


Kıymetli yavrum, mümkün olsa da bu mailini bütün insanlara sunabilsek. Hayatı, mutluluğun, güzelliğin, huzurun ne güzel bir özetini yapmışsın. Bana sorsalar "Dünyanın en egoist insanı kimdir?" deseler, cevap verirdim, “İkide birde karısını veya kocasını itham ederek, beni mutlu edemiyor diyen insanlar”, derdim. Mutluluk insanın kendi kafasında, kendi kalbindedir, kimse zorla bunu bir başkasına veremez. Bu tür insanlar hep kendi kafaları içinde kendi kendileriyle didişen, uğraşan, kavga eden kimselerdir. Yunus Emre ne güzel söylüyor
“Seni deli eden şey, yine sendedir sende”
diyor. Mutluluğu parada, malda, rütbe ve makamda, yatta ve katta arayanlar ebedi bir hüsran içinde yaşayacaklardır. Güzel yazından dolayı seni yürekten kutluyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Sabri Tandoğan Efendi Hz.


Aziz Ruhu Şad Olsun

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]