.
Çok Muhterem Efendim,
Sizi ve tüm gönül dostlarınızı sevgi ve saygıyla selamlıyor, ellerinizden hürmetle öpüyorum.
Sitenizi ve yazılarınızı takip etmeye başlamamın üzerinden 3 yıl geçmiş, bu düzenli okumaların ne büyük bir güzellik olduğunu kelimelerle anlatmam mümkün değil. Mesela bakıyorum, Sizden öğrendiğimiz cümleler yeri geliyor ağzımızdan dökülüyor, ya da o cümledeki güzellik devreye giriyor ve karşılaştığımız hadise karşısında o cümle doğru seçimi gösteriyor bizlere. Bazen tam da sitenizde daha önce bir ziyaretçinin aktardığı sorunu bir yakınımızdan duyuyoruz, bize fikrimiz sorulduğunda, sitenizi tavsiye ediyoruz. Ancak ne yazık ki insanlar bir zamanlar Matrix filmindeki bir sahnede olduğu gibi sadece bir hap istiyorlar, tek bir hap ile herşeyi geride bırakmak, istedikleri gibi bir hayat umut ediyorlar. Bu bağlamda, geçenlerde bir yakınımızın bir sıkıntısı oldu, hadiseyi analiz edip konuşmak, problemin sebeplerini ortaya koyup çözümü aramak yerine bir hoca aramak istediler. Elbette ilim sahibi, temiz, tertemiz hocaefendiler de var bu ülkede, ancak bu hadiseyi belli bir mesafeden izlerken gördüm ki, o hoca arayan tanıdıklar kendi nefislerinin istediğini onlara söyleyecek bir "yetkili" arıyorlardı. Neyse bir hoca bulundu, benden de gelmem istendi, beraberce gittik, ziyaret ettiğimiz zat, bu "işlerden" kesinlikle para almayan "Allah rızası" için yapan biriydi. Bizim tanıdıklar hadiseyi aktardılar o zat da "Efendim bu hadise sizin sandığınız gibi bir cin, büyü meselesi değil, bir karakter problemi var!" demez mi. Tabii beklenen cevap bu olmadığından bunun bir cin, büyü meselesi olduğunu söyleyen "hoca" bulunana kadar aramaya devam edildi, o sürece ben sadece artık kulak misafiri oldum. Şimdi haberler geliyor, yine "aynı tas, aynı hamam". Buradan aldığım ders şu, "herkesin aklı kendine yetiyor" ve insan problemine çözüm ararken aslında nefsinin ona söylediklerini kendisine yeniden söyleyecek, "haklısınız Efendim, süpersiniz Efendim, karşı taraf suçlu, büyü var, cin çarpmış" diyecek birilerini arayıp duruyor.
Birkaç gün evvel, aynı odayı paylaştığım meslekdaşım, öğle arasında, Mevlana Hazretlerinden, Şems Hazretlerinden bahsetmeye başladı , gerçekten anlamadığım konulardı bahsettiği; anlamadığım cümleler, haller... Aslında bilgilenmek isteyen biri için fevkalade güzel konular da olabilirdi, ancak benim ağzımdan tüm kalbimle inanarak, "Söyledikleriniz çok güzel, ancak ben bunları şimdi anlayamıyorum, açıkcası ben adam gibi taharetlenebiliyor muyum onun endişesi içindeyim." cümlesi çıkıverdi. Gerçekten Sizin defalarca hatırlattığınız bu cümle kendi içinde o kadar büyük bir mana ihtiva ediyor ki, o manayı anlasam dünyalar benim olacak.
Elleri öpülesi Muhterem Efendim, Size danışmak istediğim bir konu var; daha önce de Size danışarak devam ettiğimiz çocuk eğitimi konusu. Çocuğumuz bir buçuk yaşına girdi, ve bu güne kadar, ona sevgi ve saygıyla yaklaştık, yetişkin gibi konuştuk onunla, Rabbimiz'in lütfu eşimle birbirimizi incitmedik, evde yüksek sesle bir konuşmamız olmadı. Bu bir buçuk yaşıyla birlikte dikkat etmemiz gereken hususları acaba lütfeder misiniz? Bize ilave tavsiyeleriniz olabilir mi?
Efendim, biz bu hayatı temiz, tertemiz yaşayıp Rabbimiz'e (C.C.) kul, Efendimiz'e (S.A.V) ümmet olarak dünya hayatımızı nihayetlendirmek istiyoruz, bu yolda dualarınızı istirham ediyor, mübarek ellerinizden tekrar öpüyoruz.
Bir süreliğine çalışmalarıma yurtdışında devam etmek durumundayım, yüksek müsadelerinizle buradaki izlenimlerimi, yaşadıklarımı Sizinle paylaşmak istiyorum. Sizin de buyurduğunuz gibi sitenizi "sinema izler gibi izlemek" yerine daha katılımcı olmaya gayret edeceğim...
İlker Evladınız.
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın İlker Bey,
6.3.2011 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, yakın ilginize çok teşekkür ederim. Yalnız bir husus hoşuma gitmedi. O yakınlarım dediğiniz insanlarla cinci hoca avına çıkmanız beni çok üzdü. Onlar öyle düşünebilir. Öyle hareket edebilir. Ama sizin göreviniz ölüm bahasına da olsa kesinlikle doğruları söylemek olmalıydı.
Bir buçuk yaşındaki çocuğun da kendine göre kaprisleri, şımarıklıkları olabilir. Katiyyen ne bahasına olursa olsun taviz vermeyin. Yine onunla bir büyük adamla konuşur gibi saygıyla, edeple, dikkatle konuşun. Ben onu yemem, bunu yemem diyen o Allah’ın belası şımarık sosyete çocukları gibi olmasına kesinlikle imkan vermeyin. Siz ne yerseniz o da onu yiyecek. Beğenmezse o zaman aç kalır. Burnu sürtülünceye kadar açlığı devam eder. Aman yavrum bunlar basit gibi görünen çok önemli konular. Bana göre Türkiye’nin en büyük, en önemli konuları.
Size Allah’tan feyizler diliyor, yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz
Aziz Ruhu Şad Olsun