.
Kıymetli yavrum,
Dünyada bir tane tesâdüf varmış, o da lügatlerdeki tesâdüf kelimesi...
Kesinlikle tesâdüfe inanmıyorum. Olaylar aklın almayacağı ölçüde, o kadar ince, o kadar hassas, birtakım sosyal, psikolojik, mânevî ipliklerle birbirine bağlı ki, bir noktadan sonra aradaki bağlantıyı kaybediyor ve tesâdüf deyip, işin içinden sıyrılıyoruz. Bir durum karşısında bilgiç bilgiç sanki bir kör düğümü çözüyormuşçasına tesâdüf demekle, bir çözüm getirdiğimizi sanıyoruz. İşin tuhafı, karşımızdaki de bu oyuna geliyor. İtiraz etmeden kabulleniyor. Bir bilinmeyeni başka bir bilinmeyenle açıklamak neye yarar? Söylenen söz vücut bulur. Bazen otuz yıl önce söylediğimiz bir sözün, yaptığımız bir davranışın, otuz yıl sonra karşılığını görüyoruz. Aradaki illiyet bağını kuramadığımız için de izâhını yapamıyor, tesâdüf kelimesini kalkan yapıp, arkasına sığınıyoruz. Yapılan zerre kadar iyilik veya kötülüğün karşılığını görmeden son nefesimizi vermeyeceğimizin bilinci içinde değiliz. Attığımız her adımda, her sözümüzde, her davranışımızda o kadar hassas, o kadar dikkatli ve uyanık olmalıyız ki, nedâmet hissi duymayalım, pişman olup dövünmeyelim işin sonunda.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhuna Fatihalarla...