.
Bazen derinden hissediyorum ki bu dunya hayatinin ve yasamin gizi olan imtahanimiz zaman zaman siddetleniyor. Oyle ya, her zaman gulluk gulistanlik degil yasam. Yorgunluklar bazen had safhaya variyor. Insanin tahammul gucu azaliyor boyle zamanlarda . Normal akis icinde etkilenmeyecegi olaylara bile daha hassas yaklasiyor. Dusunceleri ile hisleri daha bir birbirine karisiyor. Saglikli analiz yapamadigindan dugusal davraniyor pekcok konuda. Bazen belki bogazina bir yumruk oturuyor. Her andan daha cok destege ihtiyac duyuyor. Ancak kendini gucsuz ve yalniz hissettigi bu anlarda her kim olursa olsun , ne denirse densin ic huzurunu geri dondurecek olan yine de kendisi oluyor. Iste bu noktada iman gucu en buyuk yardimci olarak ortaya cikiyor… Eger dert, sorun, kirginlik her ne ise Allah ‘a siginabiliyorsak ve sadece ondan yardim umuyorsak , yardim hic umulmadik kadar net bir sekilde geliyor. Ancak burdaki ince nokta su ki; vuku bulan olaylar ve sonuclar bizim icin hayirli olanlardir deyip ona inanabilmek.
Bir sevgili dostum hatirlatti gecen gun Kehf suresindeki Hz. Musa ile Hizir aleyisselamin kissasini. Ne de guzel aciklar o kissa bizim olaylara bakis acimizin zahiri oldugunu. Her şeyi tek boyutlu degerlendirdigimizi. Oysa bir bilebilsek olaylarin altinda yatan sirlari , gercek sebepleri ve dogurabilecegi sonuclari. Burada Rabbimize tam teslimiyet butun kapilari acan anahtar degil mi:?
Zaman zaman, her şeyi basarabildigimizi, kontrolu elimize aldigimizi ve yasamimizi yonlendirebildigimizi, yeteri olgunlaga eristigimizi sanirken nasil da nefsimizin eline dusuveriyoruz aslinda…
Epey onceleri bir kucuk hikaye okumustum; bir gururlu kendini begenmis sinek varmis , zerre kadar varligini gunes gibi gormekteymis. Bir gun bir pislik birikintisinin uzerindeki saman copunun uzerine konmus. Kendi kendine ;’Denizler uzerinde yuzen gemilerden soz ediliyordu, iste bu deniz , bu da gemi , ben de dirayetli bir kaptanim diye dusunmus. O pislik birikintisi ona ucsuz bucaksiz bir umman oluvermis. Herkesin alemi kendi gorusune gore olur degil mi? Sinekte onu oldugu gibi gorebilecek goz nerede…Gozu gorusu ne kadarsa denizi de o kadar..
Ah !!simdi aklima bir minik oyku daha geldi… Bir nahiv bilgini bir gemiye binmis. Az biraz kendini begenen, bilgisiyle gururlanan birisiymis. Gemiciye sormus; Sen hic nahiv okudun mu diye.. Gemici hayir diye yanitlamis. “ Vah , vah yazik, omrunun yarisi gitmis “demis. Gemici incinmis biraz, kalbi kirilmis ama sesini cikarmamis. Denizde giderken aniden bir firtina kopmus, ruzgar gemiyi adeta bir hortumun icine surukleyivermis. Gemici bu kargasada nahiv bilginine bagirmis. “Yuzme bilirmisin” diye.. Adam caresiz “Bilmiyorum” diye yanitlamis. “Cok cok yazik “diye bagirmis gemici “Omrunun tamami gitti cunku gemi batiyor”…
Annecigimin surekli tekrarladigi bir soz vardir "Bildigimin alimi , bilmedigimin cahiliyim " diye cok severim de tekrarlamaya icime sindirmeye calisirim elimden geldigince..
Gururu , kibiri birakip bu cihanin ve bu cihandaki herseyin faniligini bir gorebilirsek… Deniz bile oluyu basinda tasiyor. Diri kimse ise onun elinden kolay kolay kurtulamiyor. Eger baslarda tasinmak istiyorsak, gururlu, kibirli olmadan tevazuyu elden birakmadan nefsimizi oldurmaye calismaliyiz. Degil mi?
İste o zaman bizi zorlayan ne olursa olsun, elimizi ayagimizi kesen, aklimizi karistiran, hislerimizi kamcilayan, bizi inciten , kiran, uzen, basacikilmaz gibi gorunen her ne ise bir derin ic gecirip diyebiliriz ki:
Hostur bana senden gelen
Ya hilat u yahut kefen
Ya taze gul yahut diken
Kahrin da hos lutfun da hos.
Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa
Ikisi de cana safa
Kahrin da hos lutfun da hos
Efendim, biliyorum ki yukarida deginmeye calistigim konuyu defalarca bu sayfalardan acikladiniz , o guzel uslubunuz ve , muhtesem ornekler ve engin tecrubeniz ile bizlere isik oldunuz. Ancak hayat boyu bizi zorlayan ve pesimizi hic birakmayacak olan bu konuda yine zora dusen dostlar, gundeminde bulunduran bizler icin birkac satir yazma lufunda bulunursaniz cok memnun olacagim. Sevgi ve hurmet ile ellerinizden opuyorum. Butun gonul dostlarina ve size icinde bulundugumuz Muharrem ayinda nice guzelliklere erismeyi ve hakkiyla tefekkur edebilmeyi nasip etmesini Rabbimden diliyorum. Selam sevgi ve dua ile..
Ozden CICEK
Creative & Decorative Painting
Dubai
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Özden Çiçek,
Efendim, mailiniz yine bahar çiçekleri gibi geldi. Mis gibi kokular getirdi. Bizi bir güzellikler alemine götürdü. Ne kadar güzel belirtmişiniz, herzaman olduğu gibi. Yine birkaç cümlede hayatın, varoluşun sırlarını açıklamış, nasıl yaşamamız gerektiğini o ince ifadenizle ortaya koymuşsunuz. Bizi mana aleminden, güzellikler aleminden uzaklaştıran tek engel var. Nefsimiz. O öyle zalim ki bizi estetize edilmiş bir yaşamdan öyle uzaklaştırıyor ki. Siz, edep diyorsunuz, incelik, zarafet diyorsunuz, tevazu, sabır, şükür, kanaat diyorsunuz, nefis kocaman bir kale kapısı gibi karşınıza dikiliyor. Bunlar edebiyat diyor. Hepsi boş bu sözlerin. Ben kendimi ezdirmem. Sonra muzaffer bir kumandan edasıyla önüne geleni kıyasıya eleştiriyor, yargılıyor, yerden yere vuruyor. O insanlara uyku, tebessüm, mutluluk haram oluyor. Çünkü elindeki kırbaç mütemadiyen şakırdıyor. Ve hep aynı ses çıkıyor, “ben kendimi ezdirmem”. O dünya güzeli insan tekrar ediyor, edep diyor, saygı diyor, incelik ve zarafet diyor. Sükunet diyor, sabır, kanaat diyor. Kamçı yine şakırdıyor, “ben kendimi ezdirmem”. Efendim, olay bu kadar basit. Ama anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Bu durumda ne sizin, ne benim yapacağımız hiçbir şey yok. Sadece başımızı önümüze eğecek, sükut edeceğiz. Çünkü çevrelerini kıyasıya eleeştirecek, yargılayacak insanlardan tek ses duyulacak. “Ben kendimi ezdirmem”.
Güzelim Yunus, canların canı Yunus, sevgili Yunus ne diyor kulak verelim:
“Miskin Yunus, sen seni bir adam mı sanırsın,
Halini miktarını bil drlerse ne dersin”.
Eleştiri ve yargılama kamçılarını “ben kendimi ezdirmem” diye şaklatanlara en güzel cevabı Nakşi Hazretleri ne güzel veriyor.
“Eller yahşi, biz yaman
Eller buğday , biz saman”
O günkü Türk dilinde yahşi, güzel, yaman çirkin demek.
Sayın Özden Çiçek, tarih boyunca bu böyle oldu. Kamçılar hep şakladı. Bugün de bazılarımızın sırtında şaklıyor. Bazı kimseler kendilerini o kadar büyük, o kadar yüce, o kadar yukarılarda görüyorlar ki kamçılarının verdiği acıyı, ıstırabı, gözyaşını, uykusuzluğu hiç düşünmeden bunlar benim en doğal hakkım diyorlar. Otuz yıl önceydi. Her cumartesi gecesi amme idaresi metod organizasyon profesörü Edip Atan Beyefendi’nin Fevzi Çakmak’taki evinde toplanırdık. Bazan oraya Paşa Dede Hazretleri de gelirdi. Paşa Dede Hazretleri hayat boyu gördüğüm en hassas, en ince, en zarif insanlardan biriydi. Sanki edebin, canlı bir örneği idi. Negatif sıfatları olan bir insanı anlatacağı zaman örnek olarak kendini gösterirdi. “Benim gibi tembel olmayın” derdi. “Benim gibi duyarsız olmayın” derdi. Hayatı boyunca hiçkimseyi yediden yetmişe ne yargıladı, ne eleştirdi. Sadece iyi olanı, doğru olanı, güzel olanı söyledi, müspet olanı söyledi. Çünkü Peygamber Efendimiz şöyle emir buyuruyor “Ya hayır söyle, yahut sus”.
Efendim, ben bütün kainatın en büyük sırrının bu Hadiste olduğuna inanıyorum. Dünya ve ahirette mutlu, huzurlu olmanın, sağlıklı, başarılı bir yuva kurmanın, meslek hayatında sevilen, sayılan, el üstünde tutulan bir insan olmanın yolunun bu Hadiste ifşa edildiğine inanıyorum. “Ya hayır söyle, yahut sus”. Ne olur gün boyu bu Hadis dilimizden düşmese, tesbihlerde bunu söylesek, birbirimizle sohbet ederken bunu hatırlatsak, evimizin dikkat çekici köşelerine bu sözü yazıp koysak.
Bazı kimseler gibi nefsini kale duvarı gibi yüceltenler bütün güzellikleri, bütün incelikleri ben kendimi ezdirmem sözünün ağırlığı altında un ufak edenler, ne kazanacaklar, ellerine ne geçecek, bunu zaman gösterecek. Bilmiyorum efendim, bu söylediklerim sorunuzun cevabı oldu mu? Eğer ifadede kusurlarım olduysa lütfen işaret buyurun, yeniden işleyelim.
Sizden rica ediyorum, bu kusurlu, bu günahkar, bu hatalarla, yanlışlarla dolu insana dua buyurun. O da adam olmanın, hazret-i insan olmanın yoluna girebilsin himmetinizle.
Yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Rahmet ve Şefaat Onun ve Hakak Göçen Yakınlarının Üstlerine Olsun