.
Degerli Gönül Sultanı, ve tüm sultan adaylarına sonsuz selam sevgilerimi ve de dualarimi yollayarak Merhaba diyorum.
Efendim, bugün yaşadigim bir olayi sizlerle paylasmak istedim.Komsumuzun beyi, bir olaydan dolayi hapishaneye düstü.
O gün bugündür bütün mahalle, diger komsular ve en yakin aile bireyleri, zavalli kadinda sanki veba varmiscasina uzak durdular ve duruyorlar.Bugün kapiyi caldi,iceri buyur ettim. Biraz cekingen ve mahcup sekilde iceriye girdi, sohbete daldik.
Ne kadar yoruldugunu, iki cocukla tek basina kaldigini belirtti. Elimden geldigince ona birseyler anlatmaya calistim, hicbirsey bosuna deglidir, sen bu yükü cekemeseydin Yüce Sultan sana yüklemezdi, sabirli ol dedim.Cevrenin ne dedigi degil, senin ne tavir takindigin önemli dedim, bu sekilde birbucuk saat sohbet ettik.
Sonunda yüzü güldü ve Allah razi olsun, yadirganmadan konusmaya o kadar cok ihtiyacim vardiki dedi, o an icime bir huzur doğdu, bir insani teselli edebilmenin bile bir can simidi olabilecegini yasadim ve Rabbime bana bu lütufta bulundugu icin sükrettim.
O layik görmese, bana bu konusmayi yaptirmazdi, bizler sadece vasitayiz görebilene.Yapan da O yaptiran da O.Herseyi olayin akisina birakmak, seyretmek ne güzel, ne güzel bunun fark edip, topluma ve insanliga yararli isler yapabilmek...
Olmak ne güzel.. hele ölebilmek, o daha da güzel. Yüce Sultan hepimize ILAHI aşkını nasip etsin, ve her şeyi hazmiyla versin.
Efendim bugünlük de bu kadar
Hepinize hayirli günler.
Nurten
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Nurten Hanım,
Gönderdiğiniz mailde sanki bütün hayatın, varoluşun bir özetini çıkarmışsınız. Ne kadar doğru, ne kadar güzel konuşmuşsunuz. Çevreyle, çağımızla, insanlarla minicik bir sebep bulup bağları koparmak ne kadar çirkin bir olay. İnsanın asıl böyle zamanlarda dosta ihtiyacı oluyor. Kendimize göre çirkin, bayağı, adice, korkakça bahaneler bulup karşımızdakinden evvel bizim hayvanlaştığımızı göstermez mi? Olabilir, bir komşumuzun kocası hapse atılabilir. Bu muhakkak onun kötü bir inan olduğunu göstermez. İnsanlar bazan çok asil amaçlar uğruna da hapse girebilir. Yolda giderken tecavüze uğrayan bir kadını kurtarmak isteyen bir adam mücadele sırasında bir insanı yaralayıp hapse girmişse bizim bu insanı tebcil etmemiz gerekir. Eksik olmayın, çağın etkisiyle çevredeki insanlar birer birer zavallı kadından elini eteğini çekmesine rağmen sizin, herzamanki asaletiniz, inceliğiniz, zarafetinizle komşunuza kol kanat gerip ona en doğru, en güzel yolu göstermeniz ne güzel bir olay. Allah sizden razı olsun. Allah bir gününüzü bin etsin. O mahiyetini bilmedikleri bir olaydan dolayı o kadıncağızdan ellerini çekenler, uzaklaşanlar acaba yarın nasıl bir olayla karşılaşacaklarını biliyorlar mı? Hayat bu, yarınların neler getireceğini hiçbirimiz bilmiyoruz. Şartlar değişebilir, küçük bir çocuktum, rahmetli annem edebiyat okumayı çok sevdiği için o gün çıkan dergilere abone olurdu. Hiç unutmam ismi “Yedi Gün” olan bir dergide Mussolini’nin karısının bir eve çamaşıra gittiğini (Mussolini, idam edilip ayaklarından sallandırıldıktan sonra) görmüştüm. O zamanlar çamaşır makinası yoktu. Bir zamanların İtalya’sının taparcasına bağlandığı bir insanın karısı, ekmek parasını çıkarabilmek için el kapılarına çamaşıra gidiyordu. O dergideki küçücük resim beni heyecanlandırdı, sarstı. Ömür boyu gözlerimin önünden gitmedi. Demek ki hayat bu idi. Yıllar sonra İtalya’da gezerken Mussolini’nin tarihe geçen meşhur nutuklarını attığı evin balkonunu ve yüzbinlerce insanın toplandığı meydanı gördüm. Mussolini, balkona çıkıyor ve elini göğsüne vurarak soruyordu: “Ben, kimim?” Yüzbinler tek ağızdan, koro halinde haykırıyorlardı: “Duçe”, “duçe”, İtalyanca şef demekti, büyük demekti. Yani “sen, duçesin, şefimizsin, liderimizsin, önderimizsin”. İşte gün geliyor devran değişiyor. O insan, o yüzbinlerin taparcasına bağlı olduğu insan birgün ayaklarından sallandırılıyordu. İşte böyle Nurten hanım, hayat bu hiç belli olmuyor. Hiçbirimiz yarın ne olacağımızı bilmiyoruz. Sağken, yaşıyorken, elimizde imkanlar varken insan kardeşlerimize gücümüz yettiği kadar manen, maddeten faydalı olalım ki yarın biz de zor durumlara düşersek, yoksul hale gelirsek başka insanlar da bize yardım etsin, el uzatsın. Hayatta insanın öyle günleri oluyor ki, insan bazan pencerenin dışındaki bir sinekten bile yardım umuyor. Hayat bir tarla. İnsan ne ekerse onu biçiyor. Bugün, insanlara ayrım yapmadan, elimizden geldiği kadar el uzatalım ki yarın zor durumlarda kalırsak onlardan yardım beklemeye yüzümüz olsun. Yüce Peygamberimiz, “veren el, alan elden üstündür” buyuruyor. Verelim, hep verelim. Yerine göre manen, yerine göre maddeten. Bir öksüz çocuğun başını okşamak da, bir açı doyurmak da, mustarip bir insanın acılarını paylaşıp, gözyaşına ortak olmak da, yürüdüğümüz hayat yolunda bizlere sayısız güzellikler kazandırır. Hazret-i Ömer, geceleri yatarken kendine sorarmış: “Ya Ömer, bugün Allah için ne yaptın?”
Kıymetli Nurten hanım, yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhuna Fatihalarla
HimmetiÜzerimize Olsun.