.
Efendim,
Son gunlerde, bakiyorum yine gundemimizi insan iliskileri, insan davranislari ve insan kapliyor. Insani dusunmeden ondan ve iliskilerinden uzak bir hayat mumkun olmadigina gore….. Her birey bu yolda tekamul etmek icin caba sarfetmeli aslinda. Yasam nasil bir imtahansa , imtahanin en zor basamagi insan iliskileri. Yine bu satirlardan defalarca tekrar edildigi uzere hersey sevmekle basliyor. Tam bu noktada dusunceler birden egitime, dolayisi ile cocukluga dogru yolculuga cikiyor.
Kendi cocuklugumu hatirliyorum hayal meyal. Bes yasini doldurmamistim sevgili kardesim dunyaya geldiginde. Annem ve babam hastahaneden eve donduklerinde onlari kapida karsilamistim. Kapidan iceri girdiklerinde annem kucaginda kundagina sarili uyuyan bebegi benim kollarimin arasina birakti ve “Bak kizim bu senin kardesin ondan artik sen sorumlusun, yemesine icmesine , uyumasina yardim edeceksin , bu bizim bebegimiz “ dedi. Hic unutmadigim o sahnede kucagimdaki minik bebek daha gozlerini acmaya calisiyor ve bana bakiyordu. Evet onu hep cok sevdik ve ben onu buyuk bir ihtimamla baktim, buyuttum, birlikte buyuduk, oynadik, yasadik, dertlestik, paylastik. Birbirimizi hic kiskanmadik, birbirimize hic bagirmadik, hic kusmedik, incinmedik, incitmedik. Can yoldasi , sirdasi olduk. Annem hala soyler “Ben cocuklarimin omur boyu tartistiklarini hic gprmedim” diye. Burdaki giz neydi. Once sevgi tabi, ama bir de sorumluluk. Cunku bana ondan sorumlusun demislerdi. Bes yasindaydim oysa… Birbirimizden hep sorumlu olduk ilerleyen yillarda. Onun icin hic rakipmis gibi hissetmedik birbirimizi. Birsey alinacak olduginda ben once kardesime alinsin derdim , o once ablama sorun derdi. Yillar yillar sonra bir gun ben egitim icin uzaklara gittigimde inanilmaz guzel mektuplar yazmisti rahmetli kardesim. On bes yil onceleri cep telefonu yoktu tabi. Mektup yazardik, duygu ve dusuncelerimizi aktarirdik. Nede guzel olmus. Simdilerde de her gun okuyup onu yanimda hissetmeme sebep oluyor bu mektuplar.
Iste derinden hissediyorum ki kosulsuz sevgi insani anlamaya, kendini onun yerine koymaya , kendinden once karsisindakini dusunmeye sebep oluyor.
Buradaki sorumluluk anlayisina biraz daha derin bakacak olursak yasama merhaba denilen ilk andan itibaren insane kaldirabilecegi sorumluluklarin verilmesi gerektigine inaniyorum. Bizler bugun , su an variz ama bir an sonra ne olacagimizi , nerede olacagimizi bilmiyoruz. Cocuklarimizi oylesine yetistirmeliyiz ki bir gun tekbasina kalirlarsa hayatta hangi ortamda hangi maddi sartlarda ve hangi olumsuz kosullarda olurlarsa olsunlar kisiliklerinden ve inanclarindan taviz vermeden yasamlarini surdurebilsinler. Bunun icin de asiri koruyucu engelleyici aile yapisi ne kadar zarar veriyorsa ; asiri serbest ve her istedigini gerceklestiren , simartarak seven aile de malesef zararli oluyor.
Denge noktasini bulmak da bize dusuyor. Hep sasirdigim birsey vardir . Her meslegin egitimi var ama dunyanin en zor meslegi olan ana babaligin malesef hicbir egitimi yok toplum yapimizda. Hanim kizlarimizi dusunelim. Hic bir sekilde okumayan, tahsil yapamayan kizlarimizi hemen evlendiriyorlar. Bu kizcagizlar belki de aile baskisindan kurtulmak, ozgur yasamak, sevdigini sandigi birisiyle diledigince yasamak dusleri ile evleniyor ve kendilerini bir ailenin annesi olarak buluveriyor. Kulaktan dolma bilgiler, her davranisinda ona yon vermeye calisan , yaptigina karisan buyukler, hala ailesinin sorumlulugunu tasiyacagina bir turlu inanamayan ana babalari , belki de gercekte hayati paylasamadigi esiyle ve de her adimda onun bilgi ve becerisine ihtiyac duyan minik cocuklariyla yasam savasinin ortasinda buluveriyor kendisini. Peki ne yapacak simdi… Cocuk nedir biliyor mu ki gelisimini egitimini bilsin. Butce , idare, ekonomi bilyormu ki aile butcesini dengeli sekilde kullansin, insani , insan iliskilerini , insan psikolojisini biliyormu ki , o gune kadar apayri dunyalarda yasamis oldugu esiyle ortak paydalarini bulsun , mutlu mesut gecinebilsin. Hele bir de her iki tarafin aileleri “sozunu gecirmelisin, idareyi eline almalisin” falan gibi cagimizin bencillik hastaligi ile ona direktifler veriyorlarsa vay haline … Elveda mutluluk huzur, merhaba gun gectikce cekilmez hal alan yasam….
Daha orta okula giderken bile dusundugum ve inandigim birsey vardi ki, egitim sisteminde kiz cocuklar icin ozellikle okutulmasi gerekli dersler olmali.. Cocuk gelisimi ve egitimi, ev ekonomisi, sosyal psikoloji, gelisim psikolojisi gibi.. Ama lafta degil , kagit uzerinde degil… Gercekten hakkiyla okutulmali bu dersler diye dusunurdum. Oyle ki ailesinden gerekli ilgi ve alakayi, egitimi alamayan yada yanlis yonlendirilen genc kizlar bu sekilde egitilebilsin... Ileride aile kurduklarinda mutsuz olmasinlar, zorlanmasinlar…. Dunyanin en zor meslegi ana babalik inanin bana…
Gelecegimizin sermayesi olan en buyuk eserimiz olan cocuklarimiz , onlarin inanclari, kisilikleri bizim ellerimizde sekilleniyor. Bu sorumlulugun altinda ezilmemek icin her gun ama her gun kendimizi gelistirmek icin caba sarfetmemiz gerekiyor. Teknoloji bize savas acmis. Cocuklarimizi esir almadan once onunla basacikabilmek icin ogrenmeliyiz butun yenilikleri… Tv daki inanilmaz dusuk seviyeli, birer ahlak ve din cokuntusu programlara alternative eglenceler gelistirmeliyiz. Onlara ilgimiz ve sevgimiz oyle derin olmali , oyle guzel gosterip ifade edebilmeliyiz ki , arkadaslari yerine bizlerle paylasabilmeliler sirlarini, dertlerini… Birlikte gulmeli , birlikte eglenmeli, cok sevmeli ama simartmadan sorumluluklari paylasmaliyiz onlarla ki kendilerini ailenin bireyi olarak gorebilsinler. Bizi birer hizmetci, evide otel gibi gormelerini istemiyorsak maddi olanaklardan cok manevi guzellikleri sermeliyiz ayaklarinin altina… Nasil mi, cok calisarak… dedim ya en zor zannat ana baba olmak Bir zamanlar, bizim cocuklugumuzdaki sarkida denildigi gibi
Bu dunyadaki en mutlu kisi mutluluk verendir
Bu dunyadaki sevilen kisi sevmeyi bilendir
Bu dunyadaki en guclu kisi guclukten gelendir
Gectigimiz haftasonu esim ile birlikte sehirdisina gitmemiz gerekti. Turkiye’den dede ve babannemiz burada . Kizlari onlarla biraktik. Gitmeden kizlarimi karsima aldim, biraz buruktular evde kalacaklari icin. “Canlarim sizden rica ediyorum dede ve babannenize iyi bakin, eminim evi toplamakta, yemek yapmakta onlara yardim edeceksiniz , onlari size emanet ediyorum” .dedim. Olur anlaminda baslarini salladilar. Dondugumuzde onlari cok memnun bulduk. Sabah butun evi supurmus , silmis sonra babanneleri ile birlik yemekler , borekler yapmislardi, hatta bize bile ayirmislardi… “Dedeme ve babanneme cok iyi baktik annecim” derken gozleri parliyordu….
Iste cocuklugunda sevgi ile , sorumluluk anlayisi ile , paylasma ile, islam ahlaki ile buyutulen cocuklar yarin kendileri hayatta yol ayrimlari ile , zorluklar ile, insanlarin kotu davranislari ile karsilastiklarinda bunlari kolaylikla asacaklardir, eminim…
Insani anlama konusunda da digerlerine gore hep bir adim onde olacaklardir.
Allah hepimize yardim etsin.
Sevgi saygi ve hurmet ile...
Ozden CICEK
Creative & Decorative Painting
Dubai
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Özden Çiçek,
Yine herzaman olduğu gibi yediden yetmişe herkes tarafından saygıyla okunacak bir mail. Efendim, dünyadaki bütün ağaçlar kalem olsa, dünyadaki bütün denizler mürekkep olsa, yine de üzerinde söylenecek çok söz kalan bir konu bu. Biz, herhangi bir kitapçıya gidecek olsak eğitim, çocuk terbiyesi, eğitim metodları üzerine yazılmış birtakım kitaplar. Ama onları okuyan kim, uygulayan kim. Birtakım kitaplar tesbit ederiz. Çocuklıu günlerimi hatırlıyorum. Annem de, babaannem de İslam’ı en ince nüanslarına kadar yaşayan iki mübarek insandı. Ben evin tek çocuğuydum. Hafızamın en ileri uçlarına kadar uzanıyorum. Ne annemin, ne babaannemin bazı ailelerde olduğu gibi mütemadiyen din, iman, ahlak nutukları attıklarını tesadüf edemiyorum. Onlar İslam aşkını, Peygamber aşkını, Allah aşkını bana sözle, nutukla, bıktıran, usandıran nasihatlarla vermediler. Ama İslamı günlük hayatlarında nakış nakış işlediler, en ince nüanslarıyla yaşadılar. Ve en güzel bir şekilde örnek oldular, rehber oldular. Bana küçük yaşta İslamı sevdirdiler. Allah aşkını, Peygamber aşkını kendi yaşantılarıyla sessiz, sözsüz, harfsiz yaşattılar. Allah onlardan razı olsun. Bence çocuklara verilecek terbiyede en önemli nokta onlara örnek olabilmektir. Rahmetli hocam Dr. Münir Derman, “Sözü ile nasihat verene aldırış etme, fiiliyle örnek olana uy” derdi. Bu bütün canlılar için geçerli bir kuraldır. Hepimiz güzel örneklere muhtacız. Efendim, Yunus az ve özlü sözü mücevhere benzetir. İnsanoğlu fikirlerinden daha ziyade onları kendi iç dünyasında yaşayıp, yaşamamasıyla bir değer kazanır. Egzistansiyalizmin kurucusu Danimarka’lı profesör Sören Kirkegard, Kopenhag’lı asil bir ailenin tek evladı idi. Liseyi birincilikle bitirmiş, İlahiyat fakültesine girmişti. Onu da birincilikle bitirdi. Sonra Danimarka’nın en büyük kilisesine papaz olarak atandı. İki yıl bu görevde kaldı. Sonra istifa dilekçesini gönderdi. Dilekçesinde “ben” diyordu, “kendimi bir tiyatro oyuncusuna benzetiyorum. Bir hafta evde kitap okuyorum, hafta sonunda gidiyorum öğrendiklerimi bir papağan gibi cemaata tekrarlıyorum. Ben sadece “bilgi aktarıcılığı” görevini yapıyorum. Anlattıklarımın benimle, iç dünyamın gelişmesiyle hiçbir alakası yok. Bu durum beni çok bunaltıyor. Artık, beni dinleyenlerin karşısına çıkarken utanç duyuyorum. Çünkü halka anlattığım hususlar sadece kitap sayfalarından oraya nakledilmiş bilgiler. Ben artık samimiyetsiz, bu ikiyüzlü, bu riyakar hayata daha fazla katlanamayacağım. İstifamın kabulünü rica ediyorum”. Ve Kirkegard, görevden ayrılıyor. Gece demeden, gündüz demeden kendini çalışmalarına veriyor.
Efendim, bir şeyi okumakla veya dinlemekle kendimizi onu öğrenmiş sayıyoruz. Acaba öyle mi? O bilgiler yaşanmadıkça, hayata intikal etmedikçe onu öğrendim diyebilir miyiz? Dikkat edelim bir bilgiyi yaşayanla, yaşamayan arasındaki fark, zeki insanlarca derhal anlaşılır. Tasavvuf dilinde bilgide kalanlara “kal sahibi”, onu özümleyip yaşayanlara da “hal sahibi” denilir. Allah, bizi de yeryüzündeki bütün insanları da hal sahiplerinden eyleye. İnanan, inandığını yaşayan, birbirlerine sabrı ve Hakkı tavsiye edenler ne güzel insanlardır. Yaşamak onlarla çiçeklenir. Yaşamak onlarla bir anlam kazanır, güzelleşir. Efendim, yeni maillerinize kavuşabilmek ümit ve heyecanıyla selam, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Rahmet ve Şefaat Üstlerine Olsun