.
Kıymetli yavrum,
Öteden beri düşünürüm. Aslında hayatta zorluklar, güçlükler, engeller dediğimiz, aşılmaz sandığımız dağları tepeleri biraz da biz mi ortaya koyuyoruz? Uzun yıllar önce bir operaya gitmiştim. Sahnede bir robot üreten usta bir de onun çırağı vardı. Usta bir gün hastalanır, işine gelmez. Çırak “İşte, der fırsat bu fırsat”. “Ben der bu salondaki robotları hareket ettireceğim”. Orasını burasını kurcalar ve robotlar harekete geçer. Ama biraz sonra müthiş bir panik içinde kalır. Onları nasıl durduracağını kendi de bilmemektedir. Robotlar üstüne üstüne geldikçe şaşkınlığı o nispette artar.
İnsanlar da biraz böyle değil mi? Kendi kendimize hayali devler üretiyoruz. Sonra da onların altında eziliyoruz. Bir türlü sade, basit, rahat bir yaşama üslubuna adapte olamıyoruz. Yunus bir şiirinde:
“Dağ ne kadar yüce olsa
Yol onun üstünden aşar” der.
Önümüze çıkan engeller, güçlükler ne olursa olsun büyük bir edeple, tevazu ile, saygı ile işe başlasak, ilk adımı atsak, arkası kendiliğinden gelir. Ama o edep, o incelik, o teslimiyet, o iç rahatlığı bize gösterilmediği için kendi kurgularımızın, zanlarımızın, vehimlerimizin, korkularımızın, şüphelerimizin ağırlığı altında eziliyoruz. Herşey bir ilkle başlar. Dünya maraton şampiyonu yarışa ilk adımı atmakla başlar. Vehbi Koç’a sormuşlar: “Bu kadar servete nasıl ulaştın” cevap vermiş “İlk bir lirayı kazanara”. Dağ dediğimiz birleşen atomlardan başka nedir? En büyük okyanuslar su moleküllerinin biraraya gelmesiyle meydana gelmiyor mu?
Bütün bunlar gözönünde bulundurulduğunda yapılacak iş hangi hal, şart, durum karşısında bulunuyorsak önemli olan Besmele ile, sükunetle ilk adımı atmaktır. Balzac, o “Nehir Romanlar”ını yazmaya birinci sayfanın birinci satırının, birinci kelimesinin ilk harfini yazmakla başladı. Kur’an-ı Kerim’de “Önce inandım de, sonra dosdoğru ol” buyurulur.
Efendim, hepinize gönül dolusu selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Makamı Âli Olsun
Aziz Ruhuna ve Yakınlarının Ruhlarına Fatihalarla...