.
Selâm ve Rahmet tüm kardeşlerimizin üzerine olsun...
Hz. Mevlânâ'mız " Velilerin sözleri ab-ı hayatla dolu saf , dupduru bir ırmak gibidir. Fırsat elde iken Ondan kana kana içte Gönlünde manevi çiçekler, Güller açsın..." Fizik kanunudur ,fizik boşluk kabul etmez olduğu gibi tabiat fıtrat ve Gönülde boşluk kabul etmez....Manevi güzellikler ,miskler ,hoş kokulu güller gibi iç alemimizi değerli şeylerle dolduramazsak, yılan çıyan ve akreplerle dolar...
Malumaliniz bildiğiniz gibi Kur'an 'ı kerim "Oku" emriyle mesnevi ise "Dinle" diye başlar. Gerçek anlamda dinleyeni bulmak ise oldukça zordur. İnsanların çoğunluğu dünyevi şeylere kulaklarını dört açarken , iş maneviyata gelince deve kuşu gibi duymak istemeyip sıkılırlar. İşitmek içinde önce kulağın temizlenmesi kalbinde idrake gelmesi gerekir. Akıl, gönülle birleşirse nefis aradan çıkar ve insan duymaya işitmeye başlar.. Artık O Arif ,aşık kimse,. Kainatta her şeyden dersler çıkarır .
Kalbi marifet ve muhabbetle neşv ü nema bulup nurlandığı içindir ki, her şey sevgilisinden Ona konuşur haberler verir, müjdeler eder, ,söyleşir, halleşir de yanında kiler duymaz işitmez , anlamaz, tuhaf tuhaf bakarlar ona.
Hz. Mevlânâmız bir gün konya sokaklarında türkmen bir avcının kendi şivesiyle " Dilku...! Dilku...! " diye bağıran sözlerinin tesiriyle vecd ve cezbeye gelerek istiğrak halinde kendinden geçer...Epey bir süre kendine gelemez sema etmeye başlar. Çünkü " Dilku " kelimesi Farsçada " Gönül neredesin ? " manasındadır. bu kelimeden neler, ne dolu manalar bulan Hz. Mevlânâ bu duyuşuyla ilahi mana iklimine aşkla süzülüp kanatlanır.
Hz. Mevlâna ve Yunus Emre gibi Hakk dostları Aşka, Nura güzelliklere ,marifete talip olanlara konuşur, söyleşir...derdi olmayana böyle bir arayışı olmayana ise sakız manileri gibi , bir şey ifade etmez...Kimisi Onları görmüş onlara mesti, hayran olmuş " Ne Güzel bir Kul... ne Güzel insan ...Keşke bende onlar gibi olabilsem demiş..." " Kimisi ise kafir zındık diye yaftalamış, karalamış en temiz ve nezih sözlerine Molla Kasım gibi kulak tıkayıp anlamamış."
Manevi ortamlar bizim için Cennet bahçeleridir insan buralarda yenilenir ve arınır. Fakat bu güzel ortamlarda muhataplarını çoğu zaman bulamaz buralara kıyafetini göstermeye, gezmeye vakit geçirmeye gelen iki kişi orasını mahveder. Dinleyenlerin de dikkatini dağıtıp tarumar eder. Bu edepsiz insanlar birde artık öğrendim dinlemek istemiyorum diyerek mananın şeklinde kaldığı halde kendini iyi gördüğünden, kaç nükte dinlerde halbuki kulağındabir şey kalmaz bir şey hissetmez...Mısır'ın Gönül sultanı Hakk dostlarında Seyyidet Nefise Hazretleri şöyle buyurmuşlardır :
" Evliyanın yanında bulunan dört şeyden istifade eder ; Merhametinden, Cömertliğinden, yumuşaklığından, güzel huyundan."
Böyle kimseler için Canım Yunus Emre'miz ne güzel konuşmuş:
Aşksızlara verme öğüt,
Öğüdünden alır değil.
Aşksız kişi hayvan olur
Hayvan öğüt bilir değil.
Eksik olman ehillerden
Kaça görün cahillerden
Tanrı bizar bahillerden
Bahil didar görür değil.
Baz yapalak devlengece
Emek yeme erte gece,
Onun işi göstebektir
Salıp ördek alır değil
Şah balaban, şahin ,Doğan
Zihi öğmüş onu öğen,
Doğan zaif olur ise
Doğanlıktan kalır değil.
Kara taşa su koyarsan
Elli yıl ıslatır isen.
Hemen taş gine bayağı
Hünerli taş olur değil.
Ol " iki Cihan Güneşi"
Zhir dünyasın değiştirdi,
Cahil Onu öldü sanır,
Ol hod ölmez ölür değil.
Taştan çıkar türlü sular,
Ayağında biter neler
Cahil gönlü taştan beter,
Cahil gelmez gelir değil.
YUNUS olma cahillerden
Irak olma ehillerden
Cahil ne var mü'min ise
Cahillikten kalır değil..
VESSELÂM
Müzeyyen Cihangiroğlu