.
Hayat geriye adım atmaz. Her gün daha iyiye, daha güzele gitmek zorundayız. İki günümüz birbirine eşit olmayacak.
“Ey hayat, gitme dur, öyle güzelsin ki” diyenlere ne mutlu. Hayatını renkle, ışıkla, şiirle doldurmak, yaşama sanatında usta olmak, akıllı insanların harcı... Güzel görüp, güzel yaşayıp; acıyı bal eylemek yerine, yaşamını insanları yargılamak, tartışmak, önyargılarla hareket etmek, insanlardan nefret etmekle geçirmek en büyük aptallık değil midir? İki mahkûm hapishanenin penceresinden bakıyorlarmış. Biri pencereden eğilmiş, tükürmüş, küfretmiş, ne iğrenç bir gece, yerler vıcık vıcık çamur, demiş. İkinci mahkûm, başını uzatmış, göğe bakmış. Aman ya Rabbi demiş, ne muhteşem bir gece, gökte yıldızlar pırıl pırıl... Evet, hayatın diyalektiği hep zıtlıklar üstüne kurulmuş. Pilin iki ucu da artı veya eksi olsa, transistörlü radyonuz çalışır mı? Her şey zıddı ile biliniyor. Ve... O zıtlıklardan muhteşem bir sentez doğuyor. Necip Fazıl merhum, ne güzel anlatıyor gerçeği,
Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın;
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lâzımsın...