.
Hayırlı günler hocam,
Bu aralar beni çok bunaltan bir durumdan bahsetmek istiyorum. Nişanlımın garip bir özelliği var. Beni kadınlardan kıskanıyor. Zaten tesettürlü ve yabancı erkeklerin yanında dikkatli davrandığım için erkeklerden kıskanması gibi bir durum söz konusu değil. Ancak bayanların yanında dar, şık kıyafetler giymemi istemiyor. Ama insan alışveriş yaparken kendine yakışanı almaz mı? Ayrıca ben bayanları yanında dekolte giymekten kaçınan hatta utanan biriyken bu güvensizlik neden? Özellikle bu kırmızı renk düşmanlığını anlamıyorum. Sebebini sorduğumda başkalarının beni nazar etmesinden korktuğunu söylüyor. Acaba altında başka sebepler var mı? Lütfen bana yardımcı olur musunuz?
Saygılarımla,
Hatice
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Hatice Hanım,
Kıymetli yavrum, her insan ayrı bir dünyadır. Her insanın ayrı özellikleri vardır. Akıllı bir insan İbrahim Hakkı Hazretleri’nin buyurduğu gibi
“Deme neden bu böyle
Yerincedir o öyle
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler”
İlkesine göre hareket eder. Rahmetli eşimle evlenmek üzereydik. Herkes kendi çeyizini tuttuğumuz eve getiriyordu. Birgün onsekiz tane beyaz çorap eşimin dikkatini çekti. Ben dedi, erkeklerin beyaz çorap giymesinden hoşlanmam. Hemen, o onsekiz çorabı aldım, bir gazetenin içine koydum, sicimle sımsıkı bağladım. Hala gardrobun bir köşesinde durur. Birgün yemek yemiş, eşimle sohbet ediyorduk. O sıralar hanımlarda çuval modası vardı. Dümdüz, çuval gibi bir moda. Ama vücut hatlarını belli ediyordu. Eşim, benim fikrimi sordu. Hoşlanmadığımı söyledim. Biraz sonra eşim içeriye gitti, bir süre gelmedi. Merak ettim, ben de gittim, baktım. Rahmetli, gardıroptan çeyiz getirdiği iki çuval elbiseyi önüne koymuş, makasla dilim dilim doğruyordu. Ürperdim, gözlerim yaşardı. Hiçbirşey söylemedim. Ama rahmetliye karşı olan sevgim, saygım, hayranlığım daha da arttı...
Neden itiraz ediyorsun yavrum, niye kırmızı rengi kafana takıyorsun? Vitrinlere dikkat edersen yılbaşına doğru kırmızı bikini külot satılır. Kırmızı renk şehvetin simgesidir. Nişanlın, kırmızı renkten alerji duyuyorsa bunu onun kanaatlerine bağla, saygı duy. Ben senin yerinde olsam, ölüm bahasına da olsa ne dar giyerim, ne kırmızı giyerim.
Kıymetli yavrum, evlilik saygı ister, fedakarlık ister. Ben, aklıma geleni yaparım demek insanı biryere götürmez. Sadece bugünkü çağdaş, rezil, kepaze evlilikleri ortaya çıkarır. Sonra bir durum daha var. Bir tarihte bir genç kızımız sahneye çıkmıştı. Çok güzeldi. Alımlıydı, dikkatleri çekiyordu. Onunla bir ropörtaj okumuştum. Gazeteci soruyordu: “Gece program bittikten sonra çapkın erkeklerden beraber çıkalım mı teklifini alıyor musunuz?” Genç sanatçı cevap veriyordu: “Evet, birçok teklifler geliyor. Ama çoğu kadınlardan”. Bugün toplumda gözü şehvetten başka birşey görmeyen hasta, sapık, lezbiyen, manyak tipler de türedi. Nişanlınız belki bunlara ait birtakım bilgiler edinmiş olabilir.
Sevgili kızım, sana son sözüm şu olacak: “Lütfen, bu itirazlardan, feminist ayaklardan uzaklaş. Bir güzelliği yaşa. Ben rahmetli eşimle beraber kırkdört yıl tarihin en büyük aşklarından birini yaşadım. Ama beyaz çorap örneğinde olduğu gibi ona hiç itiraz etmedim. Onu sevdim, onu deliler gibi, çılgınlar gibi sevdim. Hala da seviyorum. Evin her köşesinde onun resimleri var. Hayat böyle yavrum. Ona buna itiraz etmekle Anadolu tabiriyle “çemkirmek” le bir yere varamayız. Olsa olsa sevgiye susuz, iltifata susuz, güzelliğe susuz bir zavallı feminist kadın olarak maçı bitiririz. Bize de yazık değil mi? Sevmek, sevilmek, özlenmek, beklenmek bizim de hakkımız değil mi? Lütfen bu feminist ayakları bırakalım, aşka koşalım, aşka... Sonsuz olan, büyük olan ebedi aşka koşalım...
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakka Göçen Yakınlarının Aziz Ruhlarına Fatihalarla