.
Merhabalar kıymetli kardeşlerim...
Farsça beyit tercümesi :
Gönül ehli insanlar gitti, Aşk şehri boşaldı deme ! Cihan Şems-i Tebriziler'le doludur da ,
Mevlânâ gibi mürit nerede.
Hazret-i Mevlânâ'mız Allah kimi seçerse O başka işten geri kalır, buyururlar. Demek isterler ki , artık O kimsenin kalbi, gözü tüm dikkati Allah'tadır. Ondan başkasını görmez...Ondan başkasına değer vermez...Ondan başkasına güvenmez...Her yerde Onun tecellisini arar...İnsanlarla konuşuyor gözükse de Hakikatte Rabbin'in Onu her görüp duyduğunu bildiği için aslında Rabbine konuşur, Rabbine yazar, Rabbi'yle söyleşir. Kalbe birlik nuru dolmuş kamu alem bir yüz olmuş, Hakk'tan gayrısı kalmamıştır.
İnsan bağlandığı şeyin eseri olurmuş derler , yüzünü çevirdiği yerden ışık alırmış bizde O mübarek insanlardan bir feyiz bir ilham almakla nasiplenelim, bereketlenelim Efendim...
Alimler , kadından da ,erkekten de, çocuktan da veli olur demişlerdir. Veliler kıyamete kadar olacaklardır. Peygamber efendimiz - Sallâllahû aleyhi vesellem - veliyi " görüldüklerinde Allahu Teâlâ'yı hatırlatan kimseler " diye tarif etmiştir.
Ehlullâha göre ise alamet-i farikası :
Evliyanın alameti üçtür , birincisi derecesi yükseldikçe tevazu hali, alçakgönüllüğü artar. İkincisi elinde imkan bulunduğu halde dünyaya değer vermez. Üçüncüsü ,intikam almaya gücü yettiği halde merhametli ve insaflı davranarak intikam almaz.
Marûf-u Kerhi Hazretleri ise şöyle tanımlamaktadır " Evliyanın üç alameti vardır . Düşüncesi daim Hakk ile ola, işleyeceği işi Hakk ile işleye, meşguliyeti daima Hakk ile ola. "
Demek istemektedirler ki Hakk'ın huyuyla huylanmış olanlar, sıfatlarının tecelli ettiği hal ve terakkilerle ruhunu ahlakını yüceltip övülesi bir ahlaka ermiş ,hakikatı Muhammedi 'yi ,ahlaki Muhammedi'yi ,yansıtan kimseler. Derecesi arttıkça şefkat ve merhameti ,tevazusu cömertliği de artan, bunlar arttıkça da derecesi yükselen ahlakı hamide fazilet sahibi insanlar.
onlar büyük aşklarıyla Allahu Teâlâ nın sevgili kulları, Has kulları, nefsin esaretinden kurtulup , muhabbet ateşiyle benliklerini ezmişler ve Aşkla yücelip arınmışlar mana basamaklarını hozla çıkmışlardır .
Fatıma Binti müsenna isimli Hakk dostu değerli hanım Efendiden biraz daha bahsetmek istiyorum müsadeniz olursa değerli kardeşlerim. önce
Eşref-i Rumiye kulak verelim.
Bu dervişlik yoluna
Sıdk ile gelen gelsin
Hakk'tan özge ne varsa
Gönlünden silen gelsin.
Muhyiddin İbn-i Arabi Şöyle anlatır :Ben İşbiliye'de Kordovalı ( Kurtubalı ) Allah aşığı arife hanıma on sene hizmette bulundum. Muhibbe ve arifelerden ,salih velilerin büyüklerindendi , diye bahsetmiştir.
Mübarek hanımefendi, kendisinden başkasını pek huzuruna kabul buyurmazlarmış sebebini sordukların da şöyle demekte imiş :
" - Siz hepiniz benim huzuruma geldiğiniz de bir kısmınız gelir, bir kısmınızı evinizde ailenizle birlikte bırakır. Ama evladım gözümün nuru Muhammed ibn-i Arabi huzuruma girince bütünüyle girer, kalkınca bütünüyle kalkar , oturunca bütünüyle oturur , arkasında nefsinden başka bir şey bırakmaz. "
Kalıbıyla huzurda olup kalbi ve aklı başka yerlerde olan kimselerden bahsetmektedir bizlere.
Geçenlerde fakir de , bir ay öncesi Kur'an kursunda toplanmıştık hanımın birisi sürekli farkedilir bir biçimde hatta Kur'an okurken bile dışarda gelip geçenlere bakıyordu bedenen içerde olmakla birlikte, kalbi ve kafasını dışarda bırakmıştı böyle kimseler o manevi ortamın ruhaniyetinden feyz alamadıkları gibi Oranın havasını da bozarlar insanların huzuruna da engel olup alt üst ederler. Muhyiddin İbn-i Arabi Hazretleri, Onun huzuruna tam bir huşu edeple oturur himmetiyle ondan nasiplenirmiş. Ondan daha beğendiği saygılı kimse olmadığını sözlerinden anlamış oluyoruz.
Fatıma binti Müsenna : " Fatiha ' da öyle bir sır var ki, ben tüm işlerimi onunla görüyorum. Bu sırrı insanlar nasıl göremiyor hayret ediyorum . "
Fatiha şerif bana hizmet etmektedir. Allah ( C.C ) Onu benden hiç mahrum etmemiş almamıştır. Buyurmuştur.
Bu sırada bir hanım içeri girer İbn-i Arabi hazretlerine Şezune' ( cerez de Sidonia ) de bulunan kocasının orada başka bir hanımla evlenme arafesinde olduğundan bahseder, Şezune iki günlük mesafededir. Muhyiddin-i Arabi hazretleri hanımın ne dediğini duyuyor musun ! anneciğim ona yardım et der.
Fatıma Binti Müsenna " - şimdi hemen Fatiha suresini gönderip hanımın kocasını getirmesini söylüyorum "
Sureyi okumaya başlar İbn-i Arabi' de Onunla birlikte okumaya devam eder Fatiha suresi hava da secde etmiş halde belirir. Fatıma " - Ey Fatiha Şezune'ye bu hanımın kocasının bulunduğu yere git ve Onu almadan buraya gelme ! " Fatiha tebellür etmiş Ondan emir almıştır artık.
Gidip gelme süresi kadar bir zaman sonra adam evine geri döner hanım sevinçle gelir ve Fatıma'ya teşekkür eder .
Fatıma Binti Müsenna def çalıp eğlenenler gibi Rabbinin kendisine bahşettiği bu lütfuna sevinir vaziyettedir. Allahu Teâlâ Ona mülkünden vermişti O ise Ondan başkasını görmeyerek Ente ... Sensin. .. Ente... Sensin diyor başka bir şey demiyordu. Onun büyük aşkını anlamayanlar " ahmak " diye dalga geçiyordu. Allah'ın cüzzam hastalığıyla imtihan olunan salih bir zat ile evliydi, Allah'a kavuştuğu ana kadar günün yirmi dört saati ona severek hizmet etmişti.
Şezone'den ;
Adama neden birden bire eve döndüğü sual edilince " -Evlenme akdi için gederken içimde tarif edilmez bir sıkıntı hissettim her şeyin kapkaranlık görünüyordu, bunun üzerine eşyalarımı bile almadan koşarcasına buraya döndüm. Neden nasıl geldiğimi hala kavrayamıyorum. " derler. Canım Pirim de :
Elden geldiği kadar kaç kötü arkadaştan,
Kötü ahbap, kötüdür en zehirli yılandan,
Yılan zehir akıtıp insanı candan eder ;
Ama kötü arkadaş, can ve imandan eder.
(Hz. Mevlânâ )
Sonsuzluk kervanı istemem azat
Köleniz olmakmış gerçek hürriyet...
ölmezi bulmaksa biricik niyet...
Bastığınız yerde ebedi hasat...
Sonsuzluk kervanı istemem azat...!
Bizlerde bu Mübarekleri sever izlerinde olursak sevgimize sevgi...İlgimize ilgi...Teveccühümüze teveccüh alırız Kimbilir !
Geçen sene bir grupla İstanbul gezisine gitmiştik Eyüp Sultan Hazretlerine geldiğimizde bir meczup, bağırarak şarkı söylüyordu " - Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca " güzel insanlara iltifat edip tanımazsak, sevmezsek Onlar gibi olmaya özenmezsek ruhlarıyla iletişim kurmaya çalışmazsak ne fayda bizlere Onlar zaten ebedi saadeti bulmuşlar ab-ı hayata Hakk aşkına gark olmuşlar bizim tanımamıza ihtiyaçları yok tanımaz rağbet etmezsek biz kaybederiz...
Bu dervişlik yoluna
Aşk ile gelen gelsin
Ya dervişlik neydiğin
Bir zerre bilen gelsin.
Ey canlar iş bu yola
Gelmeyin riya ile
Bu melamet hırkasın
Bizimle giyen gelsin
Göz ile gördüğünü
Yeni ile örtenler
bu yol ince bir yoldur
Yüreği duyan gelsin.
İş bu sözü edenden
Ban nişan gerektir
Sözlerin en kısası
Canına kıyan gelsin.
Her kim sever Allah'ı
Rahmet eder vallahi
Dil sevgiyle olmaz
Aşk ile seven gelsin.
Yunus söz ile kimse
bu yolu hoş geçmedi
Her kim vücudun canın
Ortaya koyan gelsin..
Vesselâmmmmm
Müzeyyen cihangiroğlu