.
Hayırlı günler efendim,
Her geçen gün akıl almaz haberler, akıl almaz görüntülerle karşılaşıyoruz.
Bildiğiniz üzere insanın gönlüne, kalbine giden kanallar var; göz, kulak, dil, el, akıl vb. Bu gönül kanallarından kalbe ne taşınırsa kalp onunla gelişiyor ya da kararıyor. Bugün bir film izleseniz, bir şarkı klibi izleseniz, bakkala gidip bir gazete alsanız aman Allahım adeta kalbinizi, gönlünüzü, ailenizi zehirlemek için yarışırcasına gayret gösteren manzaralarla karşılaşıyorsunuz. Yapmayın, bu ülkenin, bu dünyanın o güzelim insanlarına kıymayın. Haber manşetlerinde namusa yapılan saldırılar
kınanırken bir alt haberinde çırılçıplak kızların, kadınların, erkeklerin resimlerini yayınlayarak neyin davası savunuluyor? O güzel insanımızın gönül pınarını kirletmeye, onu zehirlemeye hiç kimsenin hakkı yok.
Evlatlarımız, bu ülkenin evlatları, onları zehirlemeye çalışmasak yarın ellerinden şifaya kavuşacağımız bir doktor olacaklar, bir hemşire olacaklar, bir fikir adamı olacaklar, bir zanaatkar olacaklar, çok değerli bir esnaf olacaklar.
Şu var ki hayatta herkes görevini, rolünü yerine getiriyor. Bana öyle geliyor ki herkesin şapkasını önüne alıp ben ne yapıyorum, neye hizmet ediyorum, bu güzel millete nasıl daha fazla faydalı olurum diye bin kere düşünmesi lazım. Bir insana faydalı olmak, tüm dünyaya faydalı olmaktır diye düşünmemiz lazım.
Sizlere selamlar, tüm gönül dostlarına selamlar.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Yaşar Bey,
5.12.2006 tarihli mailinizi aldım.
Efendim, gönderdiğiniz mail memleketimizin bütün duyan, düşünen, hisseden muhakeme den, mukayese yapan temiz, dürüst, toprağına, bayrağına, inançlarına saygılı bütün insanlarımızın gönlüne tercüman oldu. Gerçekten yediden yetmişe hepimiz çok zor şartlar altında yaşıyoruz. Hepimizin ayrı ayrı imtihanları var. Bütün mesele bu zor şartlardan yüzümüzün akıyla, başarıyla çıkabilmek. Allah’ın izniyle bu memleket bu zor günleri de atlatacak. Birgün gelecek Avrupa kapılarında köpekler gibi yalvarmaktan vazgeçeceğiz. Bir gün gelecek davet edilmediği düğüne giden arsız, yüzsüz, onursuz, haysiyetsiz insanlar olmaktan kurtulacağız. El ele verip başımızın üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılan borçlarımızdan kurtulacağız. Türkiye’yi bu borç bataklığına sokan insanların ne ölülerinin, ne dirilerinin huzur içinde, sükun içinde yaşadıklarına inanmıyorum. Bu zavallı, bu perişan insanlar bizi iliklerine kadar Türk düşmanlığıyla, İslam düşmanlığıyla dolu zalimlerin önüne yem gibi attılar. Birtakım ciğeri beş para etmez insanlar siz borçlusunuz diye tepemize çıktılar. Bizim ıstırabımızla, gözyaşımızla alay ettiler. Şimdi de topraklarımızı satın alarak, bankalarımızı satın alarak, fabrikalarımızı, işyerlerimizi, televizyonlarımızı satın alarak bizlere ıstırapların en büyüğünü tattırıyorlar. Ama birgün gelecek el ele vereceğiz zengini, fakiri, kadını, erkeği, köylüsü kentlisi, el ele yürek yüreğe verek bu borçlarımızı ödeyeceğiz. Bundan en ufak şüphem yok. Böyle bir kampanya başlatılsın. Oturduğum evi, sırtımdaki elbiseyi, soframdaki ekmeği vermeye hazırım. Vaktiyle borç yiğidin kamçısı diyenler bizi bu vampirlerin kucağına atanlar bu memlkete en büyük kötülüğü yaptılar. Ama bir gün gelecek bu kara günler bitecek. Sevginin, saygının, edebin, inceliğin en güzel şiiri yazılacak. Hiç şüphem yok. Biz imparatorluklar kurmuş bir milletin çocuklarıyız. Bu zorlukları da aşacağız. Ve birgün gelecek el ele, yürek yüreğe vererek sevginin ve dostluğun türküsünü söyleyeceğiz. Hayatta her şey bir ilk adımla başlar. Artık bizi uyuttukları yeter. Yıllarca köy kahvelerinden, sosyete kulüplerine kadar hükümetler kurduk, başbakanlar seçtik. Birini beğenmedik birini getirdik, sonuç ne oldu, hep hüsran, hep gözyaşı, hep ıstırap değil mi? Artık bu boş hayalleri, bu buz üstüne yazılan umutları unutalım. Memleketin her köşesinde kampanyalar açalım, yarın çocuklarımıza, torunlarımıza gırtlağına kadar borç içine batmış bir Türkiye bırakmamak için seferber olalım. Herkes gücü nispetinde, imkanları nispetinde neyi varsa ortaya koysun, yarın çocuklarımızın bizi lanetle anmaması için bunu yapmaya mecburuz. Ey babalarımız, ey dedelerimiz, sizler zevk sefa içinde yaşadınız, har vurup harman savurdunuz, sefahata daldınız, bize bu kadar borç bırakmaya utanmadınız mı derlerse ne cevap vereceğiz. Lütfen bunu herkes kendi hesabına günlerce düşünsün. Ben el ele verildiği takdirde bu borç ödeme işinin kısa zamanda biteceğine inanıyorum. Artık memleketini seven, bayrağını seven, atalarını seven her insanın gündemdeki ilk maddesi bu borçların ödenmesi olmalı. Bunu bir namus, bir şeref, bir haysiyet meselesi kabul etmeyenin insanlığından şüphe zamanı geldi. Borç yiğidin kamçısı değil, (bunu söyleyenler yaptıkları rezilliği anlayıp Allah’a tövbe edip pişman olmadılarsa ben onların ciğerine tüküreyim) borç yiğidin zilletidir, yüzünün karasıdır. Ne olur el ele verelim, bu rezil, bu kepaze durumdan kurtulalım.
Sevgili Yaşar Bey, “Billah yaşamak yerde sürünmeye değmez”. Türk Milletini adına dış borçlar denilen bu zillet zincirlerinden kurtaranlar tarihe altın harflerle geçeceklerdir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Efendim, sitemize değer kazandıracak çok kıymetli maillerinizi bekliyor, şahsım ve sitemiz mensupları adına sizi sevgilerin, saygıların en içten geleniyle selamlıyoruz.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Rahmet ve Şefaat Gani Gani Onun ve Hakka Göçen Yakınlarının Üstlerine Olsun