.
Merhaba Sabri amca;
Hayırlı, güzel bir hafta sonu geçirmenizi dileyerek başlıyorum yazıma. Bugün oruç tutmaya niyetlenmiştim fakat tutmadım; akşam biraz üşüdüm, hala da aynı üşüme var, sanki ateşim çıkacak gibi hissediyorum, o yüzden tutmadım bugün oruç, üzerimde bir keyifsizlik var; inşallah ateşim çıkmaz. Allah nasip ederse yarın tutacağım inşallah oruç. İlaç aldım şimdi. Dün bir arkadaşımla buluşmuştum; biraz üzülmüş kendisi. Bir süredir bir erkek arkadaşı vardı, evlenmeyi düşünüyorlardı; çocuğun babası memleketten gelince çocuk babasıyla konuşacağını söylemiş ona. Kızcağız da bekliyordu umutla. Bu arada çocuk da "seninle evlenmek istiyorum" gibi sözler söylüyormuş hep ona, hatta evlenme teklif etmiş, arkadaşım da kabul etmiş. Çocuğun babasıyla konuşması bekleniyordu memleketten gelince. Aralık gibi isteme olacak ve yüzük takılacaktı; aralarında öyle konuşmuşlar. Bu arada bu çocuk beş vakit namazında olan, ailesi de kapalı, muhafazakar bir aileymiş. Çocuğun babası da hacıymış. Sonra çocuğun babası geldi memleketten; çocuk konuşacağım diyerek bir kaç gün bahanaler göstererek konuşamamış. Sonra konuştum diyerek kıza gelmiş ve demiş ki; ailesinin kendisi için başka bir kız bulduklarını, onunla evlenmesini istediklerini, onlara karşı gelemeyeceğini gibi bir takım sözler söylemiş. Arkadaşım da ayrılalım o zaman demiş ve çocuk da çok üzgün olduğunu, onu sevdiğini falan söylemiş ve ayrılmışlar. arkadaşım ondan ayrıldıktan sonra oraya yakın bir camiye gitmiş, namaz kılmış, dua etmiş; ağlamış, ağlamış, ağlamış... Akşam beni aradı; bunları anlatınca çok çok üzüldüm. İnsan insanı ne kadar rahat kandırıyor diye düşündüm; inanmamak, güvenmemek lazım. Sizce bu çocuğun amacı neydi Sabri amca? bir de beş vakit namaz kılan, görüntüde dindar bir insan bu insan! Dün bu arkadaşımla buluştum, Fenerbahçe'de deniz kenarında oturduk, konuştuk. Çok daha iyiydi. Kırgın tabii ama geçecek. Üzüldüm tabii ben de insanlar neden böyle yapıyor diye! Allah herkesin hepimizin karşısına, iyiniyetli, dürüst, içi-dışı bir, özü-sözü bir insanlar çıkarsın.
Sevgi ve saygıyla ellerinizden öpüyorum.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın İlknur Hanım,
Kıymetli yavrum, senin arkadaşın daha denizi görmeden paçaları sıvamış. Onun zahiri görünüşüne bakıp bir adam sanmış. Halbuki o, henüz şahsiyetini bulamamış bir zavallı. Bir insanla tanışıldığı zaman basamak metoduna göre hareket edilmezse sonu hep böyle oluyor. Bu basamak metodunu kaç kere anlattım. Gene de söyleyeyim. İnsanlarla ilişki kurarken daima dikkatli olmalı. Her adımı atarken tekrar tekrar düşünmeli. Bazı insanlar merdivenin muhtelif basamaklarında tökezleyebilirler. İşte orada maçı bitirmek gerekir. İstese de istemese de her insan konuşurken açık verir. Muhtelif nüanslarla gerçek kişiliğini ortaya koyar. Orda yapılacak iş demek ki bu insanla buraya kadarmış deyip arada bir merhaba bırakıp maçı bitirmek gerekir. Ne yazık ki bizim insanlarımız bunu yapamıyorlar. Kadın erkek hemen karşı tarafa kanıp herşey olup bitti gibi hareket ediyorlar. Benim çocukluğumda çok kullanılan bir söz vardı: “Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu” derlerdi. Olay böyle yavrum. Artık kendi salaklığımızdan oturup ömür boyu gözyaşı dökmenin bir anlamı yok. Bu çocuk şahsiyeti teşekkül etmemiş, zavallı, paçavranın biri. Böylesi insanlardan ne arkadaş olur, ne sevgili olur, ne koca olur. Maç bitince sahadan uzaklaşılır. Oturup salak salak gözyaşı dökmek, böylesi bir it oğlu it için değer mi? Eğer onda en ufak bir adamlık olsaydı annesi ve babasına “Benim bir kız arkadaşım var. Ona evlenme teklif ettim. Ölürüm yine vazgeçmem.” diyebilirdi. Böylesi bir yaratık için gözyaşı dökmek aptallıkların en büyüğü değil midir? Benim diyeceklerim bu kadar.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Allah Ondan ve Hakka Göçen Yakınlarından Razı Olsun