.
Sayın Hüsamettin Erbil,
Kıymetli yavrum, mânâ yoluna giden üç kapı vardır: edep, şükür, tevazu. Biz karşımızdaki bir şahsa ben şu nedenle ondan üstünüm diye baktığımız zaman tevazuun dışına çıkmış oluruz. Ne malum ondan üstün olduğumuz? O kimse o gün için ateist olabilir ama bir süre sonra bir veliye rastlayıp da onun duasını alıp, himmetini görüp, sonsuzluk kervanına katılmayacağı ne malum? Yunus Emre,
“Hiç kimse bilmez bizi
Biz ne işin içindeyiz”
der. Hayatta zaman zaman öyle olaylar oluyor ki başkalarının hor gördüğü, küçük gördüğü bir insan bakıyorsunuz aldığı bir dua ile, bir nazar ile, bir himmet ile birdenbire sonsuzluk kervanına katılıveriyor. O zaman görüyoruz ki hayat göründüğü gibi değil, insanlar zannettiğimiz gibi değil. Bizler çok zaman önyargılarla, zanlarla hareket ediyor ve yanılıyoruz. Ne olur şu lüzumsuz, şu saçma sapan gururları, kibirleri, çalım satmaları, afraları, tafraları bir kenara bıraksak da sabahleyin evimizden çıkarken bu apartmanın, bu mahallenin, bu şehrin en hatalı, en kusurlu, en günahkar insanı benim, diyebilsek. Edep ile, tevazu ile başımızı önümüze eğip efendice yürüyebilsek. Bilmiyorum benim görüşüm böyle. Yanılıyorsam Allah affetsin.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakka Göçen Yakınlarının Aziz Ruhlarına Fatihalarla