.
Kıymetli yavrum,
Bir gün bir yakınım bir genç kızla evlendi. Yakınım, birçok yetenekleri olan, çok yakışıklı, değerli bir gençti. Evlendiği kız, çok güzel olmayan, kendi halinde bir insandı. Sohbet ediyorduk. Kendisine sordum, “Bu hanım kızla evlenirken en çok dikkat ettiğin husus ne oldu?” Cevap beni yıllardır düşündürüyor. “Efendim”, dedi, “konuşurken karşısındaki insanı o kadar güzel dinliyor ki, sohbet ettiğimiz zamanlar kendimi önemli, kıymetli bir insan sanıyorum. Ben de bu izlenimi uyandırıyor. O kadar saygıyla, o kadar edeple, öyle incelikle dinliyor ki, siz ister istemez bu neticeye varıyorsunuz”. Bu olayı hiç unutmadım. Bir talip, bir büyük veliye gider ve öğrencisi olmak istediğini söyler. Aldığı cevap onu hayretler içinde bırakır. “Evladım”, der, “sen, her şeyden önce dinlemesini öğren. Kendin söylediklerine o kadar değer veriyorsun ki karşındaki insan konuşurken ondan istifade etmeyi, bir şeyler öğrenmeyi, kültürüne bir şeyler katmayı değil, sadece ona vereceğin cevabı düşünüyorsun. Bu şekilde ben sana ne verebilirim?”
Efendim, insanın dinleme sanatının hayatın ana unsuru olduğunu anlaması için ben size kolay bir yol göstereyim. Lütfen, bir öğle yemeğinde saat bire doğru Armada’daki ikinci katta bulunan Uludağ kebapçısına gidin. Orda iskender kebap yapıyorlar. Genellikle on on beş kişilik hanımlar gurubu oluyor o saatte. Yarabbi, ibret-i alem için o saatte yiyin iskenderinizi. Ne kadar hanım varsa sofrada hepsi aynı anda konuşuyor. Kimse kimseyi dinlemiyor. Çok çirkin bir uğultu yükseliyor. Rahatsız oluyorsunuz, fenalık geçiriyorsunuz. Bir gün ben orda iskenderimi yerken sıkıntıdan yüzüm sapsarı olmuş. Garsonlar geldiler, “Efendim”, dediler, “biz sizi idare odasına götüreceğiz, müsaade ederseniz. Sağlığınızdan endişe etmeye başladık. Sizi çok seviyoruz, kıyamıyoruz”. Beni aldılar, apar topar içerde bir odaya götürdüler, orada kendime geldim, iskenderimi bitirdim. Ama hala kafamda çözülmedik bir nokta var. Bu hanımefendiler, herkesin konuştuğu bir sofrada nasıl birbirlerini dinliyorlar ve nasıl anlıyorlar? Bu sırrı bir çözen olursa onlara güzel bir armağan vereceğim. Bu herhalde bir görgü, bir kültür, bir terbiye meselesi. Hemen her gün kitapçılara giderim. Dinleme sanatı konusunda hala bir kitap görmüş değilim. Gören varsa Allah rızası için bildirsin. Herhalde nefis terbiyesi bizim toplumumuzda çok kimse tarafından bilinmeyen, hatta işitilmeyen bir kavram. Yoksa anlattığım durumlar olur mu? Nefis terbiyesinin alfabesi de herhalde dinleme sanatını öğrenmekle başlıyor. Dinleme sanatının bilinmediği bir yerde sohbet de olamıyor. Sohbetin olmadığı bir yerde sevgi, saygı, hoşgörü, edep, incelik, zarafet de olmuyor. Peki geriye ne kalıyor?
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz
Aziz Ruhları Yüce ve Mutlu Olsun