.
Selam ve sevgilerle...
ANTİDEPRESAN ÇÖZÜM MÜ TEHLİKE Mİ?
Bu konuda çalışmaları olan iki önemli bilim adamından ilki Kanada’daki McMaster Üniversitesi’nde, Psikoloji, Nörobilim ve Davranış kürsüsünde yardımcı profesör olan Paul Andrews. Prof. Andrews ve arkadaşları “anti-depresanların beynin doğal kendini ayarlama düzeneğine müdahale ettiğini ve kişi antidepresan almayı bıraktığında tetikleyerek aşırı düzeltmeye gidebileceği” sonucuna ulaşmışlar. Buna göre depresyonla mücadelesinde antidepresana başvuran çok sayıda insan olduğu ancak elde edilen korkutucu sonuçlara göre bu ilaçların aslında kişileri daha da depresif hale sokup, majör depresyona sürüklediği belirtiliyor.
McMaster Üniversitesi’nde yürütülen bu çalışmalara göre, antidepresan kullanan kişiler gelecekte yaşanacak olası majör depresyona, hastalıkla ilaç almadan baş etmeyi seçen kişilere oranla neredeyse iki kat daha fazla duyarlı olabiliyorlar. Prof. Andrews’in, kendisinin antidepresan kullanıp kullanmayacağına dair soruya verdiği karşılık ise şöyle: “Ben klinik doktor değilim. Ama benim başıma gelseydi kesinlikle antidepresan kullanmazdım. Konuşma terapileri antidepresanlardan çok daha fazla işe yarıyor, hem sizi daha da kötü şekilde hasta etme riski olmaksızın.”
Prof. Andrews ve arkadaşları, bilim dünyasını oldukça etkileyecek bu yeni sonuçlarını 2011 yılında Frontiers of Psychology dergisinde yayımlanmışlar. (*)
Bu konuda çalışmaları olan diğer bir bilim adamı ise Prof. Irwing Kirsh.
Prof. Kirsh, Harvard Universitesinde yapmış olduğu çalışmaların bir sonucu olarak, depresyonun kaynağının yine anti depresanlar olduğu açıklıyor. Bu yolla çok büyük kar sağlayan ilaç firmalarının yıllarca anti-depresanlarla ilgili bilgileri sakladıklarını belirten Prof. Irving Kirsch, “Doktorlar bu riskleri bilmeyince hastalar da bilemedi. Kimse farkında olmayınca da 'antidepresanlar iyidir' denilerek bir jenerasyon bu hapları kulandı ve hala etkisi sürüyor” diyor.
Antidepresan ile tedavinin hiçbir faydası olmadığını iddia eden Prof. Kirsch’e göre: “Risk var getiri yok. Plasebo ve antidepresan kullanımını karşılaştırdığınızda klinik olarak ciddi bir farktan bahsetmek mümkün değil. Antidepresanlar çözüm sunmakta çok sıkıntılı olduğu gibi çok ciddi riskler de taşıyorlar.
Antidepresan kullanımı depresyonun sonraki yıllarda tekrarlama riskini yüzde 113-280 arttırıyor. 4-8 hafta gibi kısa kullanımlarda bile depresyonun tekrarlaması riskini arttırıyor.
Günümüzde depresyon görülme sıklığının en temel sebebi antidepresan kullanımı. Çünkü ilaç kullandığınızda depresyon sürekli tekrarlıyor.”
İnsanların kendilerini kötü ve çaresiz hissedebileceklerini, intiharı düşünebileceklerini belirten Kirsch, buna karşın antidepresanların çözüm olmadığını kaydediyor ve “Bol bol egzersiz yapın. İşe yaramazsa terapiye gidin, akapunktur ya da meditasyon deneyin. Hiçbiri işe yaramazsa, depresyon tedavisinde ilaç en son çaredir” diye açıklıyor.
Depresyon tedavisinde psikoterapinin etkisinin uzun vadede çok daha fazla fayda sağladığını ifade eden Kirsch, “İngiltere'de şu anda 10 bin psikoterapi uzmanı yetiştirilmeye çalışıldığını ve bu rakama ulaşılırsa ciddi şekilde ilaçlardan uzak terapi yöntemleriyle depresyon tedavisinin söz konusu olabileceğini” belirtiyor.
Egzersiz yapmanın depresyon tedavisi için antidepresanlardan çok daha iyi bir tedavi olduğunu dile getiren Prof. Kirsch’e göre, “Haftada 3 gün egzersiz antidepresanla aynı etkiyi gösteriyor”.
Antidepresanla egzersizin birlikte incelendiği çalışmalardan da bahseden Kirsch, depresyon tedavisi gören kişilerin bir kısmına 4 ay boyunca sadece antidepresan, bir kısmına sadece egzersiz, bir kısmına ise hem ilaç hem egzersiz verilerek izlendiğini ve sadece egzersiz yapan grupta depresyonun tekrarlama riskinin yüzde 8, ilaç alan grupta ise yüzde 40 bulunduğuna dikkati çekerek, hem ilaç alan hem de egzersiz yapan grupta bu oranın yüzde 31 olduğunu kaydediyor. Prof. Kirsch, araştırmanın, antidepresanların egzersizin iyi etkilerini de ortadan kaldırdığını da ifade ediyor.
Hull ve Connecticut Üniversitesi Onursal Profesörü de olan Prof.Kirsch'in bu konularda yayınlanmış çok sayıda makalesi ile 2010 yılında basılmış bir kitabı (**) bulunuyor.
Bütün bu bilim insanlarının vardıkları oldukça yeni sonuçların yanı sıra alternatif bir tedavi yolunu yıllardır öneren bir de gönül insanı var: Sayın Büyüğümüz Sabri Tandoğan. Sayın Büyüğümüz hiçbir karşılık beklemeden mana gözüyle yıllardır bunalımlarını ilaçla çözmeye çalışan kimselere manevi tedavinin uzun vadede en güzel çözüm olduğunu vurguluyor. İlaç tedavisinin elzem olduğu çok özel durumlar hariç, sıkıntı, mutsuzluk ve bunalımların ilaçla çözülmesi yerine bedenin kendi içindeki büyük manevi enerjiyi harekete geçirerek içten yenilenişin yollarını gösteriyor ve öneriyor.
"Gönül Sohbetleri"’nde sunulan tevhidi düşünce ve manevi aşka giden yolun basamakları inşallah şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da pek çok kimseye ışık tutacaktır.
“Aşk gelicek, cümle eksikler biter”
Allah, o bütün eksikleri bitirecek aşkı hepimize nasip etsin diyor, bütün dostların yeni yıllarını en kalbî duygularla kutluyor, hayırlı, huzurlu, sağlık ve esenlik dolu yıllar diliyorum.
* Çalışmanın detaylı bilgileri için: Andrews, P. W., Kornstein, S. G., Halberstadt, L. J., Gardner, C. O. & Neale, M. C. (2011). Blue again: Perturbational effects of antidepressants suggest monoaminergic homeostasis. Frontiers in Psychology, 2, 159. doi: 10.3389/fpsyg.2011.00159, 2011.
** Çalışmanın detaylı bilgileri için: Irving Kirsch, The Emperor's New Drugs: Exploding the Antidepressant Myth, Basic Books, 2010.
İlgili bazı siteler:
http://www.sciencedaily.com/releases/2011/07/110719121354.htm
http://www.huffingtonpost.com/irving-kirsch-phd/antidepressants-the-emper_b_442205.html