.
Sevgili BABACIĞIM ve Değerli Dostlar, Saygı, sevgi ve dua ile hayırlı günler diliyorum.
"Sevgim Kördüğüm Gibidir"
Son Peygamber Hz. Muhammed (sav) her sınıf ve seviyede insan için yaşanacak bir örnektir. Hanımları ve çocuklarıyla bir aile hayatı süren eşler de onun yaşayışından kendilerine büyük ibret ve misaller bulabilirler. Peygamber (sav) evlilik hayatı boyunca hanımlarından gelebilen kıskançlık, çekememezlik, kızdırıcı ve can sıkıcı münferit davranışlara sabırla ve tatlılıkla mukabele etmiş; azarlama ya da şiddete yer vermemiştir. Hanımlarına çok samimi ve içten muamele etmiş, onları sevinçte ve tasada ortaklar kabul etmiştir. Hanımlarının mehirlerini evlenirken vermiş, onlara ayrı ayrı ve toplu olarak sohbetlerde bulunmuş, onları ilgilendiren meselelerde istişare etmiş, aile fertlerinin her birine ilgi göstermiş, kıymet vermiş, yalnızca aile fertlerine değil, yakınlarına da iltifat ve alaka göstermiş, hanımlarına karşı hayırlı olmuş, kıskançlıklarını anlayışla karşılamış, onlara ev işlerinde yardımcı olmuştur.
Her Çifte Örnek Olacak Muhabbet ve Saygı
Hz. Hatice Validemiz her yönüyle Peygamberimiz (sav)’e uygun bir eşti. İslam’la müşerref olmadan da Cahiliye Devri’nin uygunsuz hallerini benimsememiş, tertemiz bir hayat yaşamıştı. Aynı yastığa baş koydukları 25 yıl boyunca aralarındaki muhabbet ve hürmet, bütün inananlara örnek olmuştur. Hatta, nikahı kıyılan çiftlere “Allah size Efendimiz (sav) ve Hz. Hatice Validemiz arasındaki muhabbeti nasip etsin.”şeklinde dua etmek adet haline gelmiştir. Bu muhabbeti anlatan pek çok hatırat vardır. İşte onlardan biri: Hz. Hatice Vâlidemiz, muhterem eşi Hira Mağarası’na inzivaya çekildiğinde, emrinde çok sayıda hizmetçi olmasına rağmen yemeğini bizzat kendisi götürürdü. Peygamber Efendimiz (sav) de Hz. Hatice Validemizin geleceğini hisseder, dağın eteklerine kadar iner onu karşılardı. Zira Hira Mağarası’na çıkan yolun meşakkatini bilir ve değerli eşine kıyamazdı. Yine bir gün, Hz. Hatice Validemiz, Efendimiz (sav)’i her zaman olduğu gibi damda beklerken yakınları: “Ey Hatice neden böyle yapıyorsun, hava çok sıcak, yaşlı vücudun yorgun düşecek.”dediler. O da “Benim efendim güneşin altında iken ben gölgede duramam.”diyerek eşler arası muhabbettin, bir olmaklığın ne manaya geldiğini bizzat yaşayarak göstermiştir.
Koşunun Rövanşı
Peygamberimiz (sav) hanımlarıyla aralarındaki sevgi bağlarını pekiştirecek, yakınlığı artıracak tarzda senli-benli olurdu. Bunun en güzel örneklerinden biri, Hz. Aişe ile evliliklerinin ilk yıllarında yaptıkları koşudur. Validemizin anlattığına göre, Rasûlullah (sav) bir sefere giderken yanına Hz. Aişe’yi almıştı. Yolda yürüyorlardı. Hz. Peygamber (sav) yanındaki sahabe-i kirama “Siz yürüyedurun.” buyurdu. Sahabîler bir hayli gittikten sonra Hz. Aişe’ye “Yarışalım mı?”diye sordu. Hz. Aişe de bu teklifi severek kabul etti. Yarıştılar; genç ve enerjik Hz. Aişe yarışı kazandı. Aradan yıllar geçtikten sonra yine bir seferde beraberdiler. Hz. Peygamber (sav) yine “Yarışalım mı ?” diye sordu. Hz. Aişe bir zamanlar yaptıkları yarışı hatırlayarak teklifi memnuniyetle kabul etti. Yarıştılar; bu defa da Hz. Aişe kaybetti. Çünkü kendi ifadesiyle söyleyecek olursak kilo almış, biraz şişmanlamıştı. Hz. Peygamber (sav) gülerek, “Bu, vaktiyle kazandığın müsabakanın rövanşıdır.” buyurdu. Efendimiz (sav)’in eşlerini tanımlarken kullandığı tek bir kelime bile, zihninde onlar için ayırdığı yeri göstermeye yetecek değerdedir. Veda Haccı için yol alırlarken, güzel sesiyle şiirler okuyan ve Hz. Peygamber’in eşlerini taşıyan develerin hızlanmasına, dolayısıyla da hanımların tedirgin olmasına sebep olan Enceşe isimli köleye şöyle seslenmişti Allah’ın Rasûlü: “Enceşe, aman kristalleri kırma! Dikkatli taşı!” Kimin Kolu Daha Uzun? Hz. Peygamber (sav)’in hanımlarıyla yaptıkları şakalara dair bir misal de şöyledir: Hz. Aişe Validemizin anlattığına göre Ezvac-ı Tahirat bir gün Peygamber Efendimiz (sav)’in yanında toplanmışlardı. Sordular: “Ya Rasûlullah! Senin vefatından sonra en önce hangimiz sana kavuşacağız?” Hz. Peygamer (sav): “Eli uzun olanınız.” buyurdu. Hz. Aişe söze devamla diyor ki: “Elimize bir kamış çubuk aldık, kollarımızı ölçmeye başladık. İçimizde en uzun kollu olanın Sevde binti Zam’a olduğunu gördük. Sonra öğrendik ki, uzun kollu demek bol sadaka veren, eli açık kimse demektir. Bununla beraber Peygamberimiz (sav)’in vefatından sonra içimizden O’na en önce kavuşan yine Sevde oldu. Çünkü Sevde sadaka vermeyi çok severdi.” Safiye Validemize Verdiği Değer: İtikaftan Çıkması Rasûlullah (sav) itikafta olduğu bir gün, Safiye Validemiz (ra) kendisini ziyarete gelmişti (1). Biraz oturduktan sonra da kendi hanesine gitmek üzere müsaade istemişti. Peygamber Efendimiz (sav) de hanımını uğurlamak için onunla beraber çıkmıştı. Henüz birkaç adım yürümüşlerdi ki, o esnada birkaç sahabe hiç duraklamadan yanlarından uzaklaştı. Efendimiz derhal onları durdurdu. Sonra Safiye Validemizin yüzünü açarak: “Bakın bu benin hanımım Safiyye’dir.”dedi. Sahabe beyninden vurulmuş gibiydi, “Maazallah Ya Rasûlullah! Senin hakkında nasıl kötü düşünülebilir ki?”dediler. Ancak Peygamberimiz (sav) her davranışıyla olduğu gibi bu davranışıyla da ders vermek istiyordu. Buyurdular ki; “Şeytan sürekli insanın kan damarlarında dolaşır durur.” Şeytan, insanla bu kadar içli dışlı olduğuna göre onun kafasına çok şey atabilir. Eğer milyonda bir ihtimal dahi olsa, insanda “Acaba Rasûlullah’ın yanındaki kadın kimdi?”şeklinde bir şüphe ve tereddüt oluşsa, o şahsın ebedi hayatını mahvedip iman nurunu söndürür. Bu sebeple Peygamberimiz (sav) derhal duruma müdahale etmiş, hem kendi emniyetini göstermiş hem de cemaatinin imanını korumuştur. “Rasûlullah, hanımlarıyla baş başa kaldığında insanların en nezaketlisi ve güler yüzlüsüydü. Eve girişinde mutlaka hanımına selam veren Peygamberimiz (sav), geceleyin geldiği takdirde, uyuyanı uyandırmayacak, fakat uyanık olan bir kimsenin duyabileceği bir sesle yine selam vererek içeri girerdi.”
“Sevgim kördüğüm gibidir.”
Allah Rasûlü, Hz. Aişe’nin yetişmesine ayrı bir ihtimam göstermişti. Zekâ, hâfıza, anlayış, sezgi gibi pek çok üstün meziyetlere sahip olan Hazret-i Âişe’yi, maddî-mânevî pek çok ilimle süsledikten sonra, “Dininizin yarısını Hümeyrâ’dan (Hazret-i Âişe’den) öğrenin!..” buyurmuştur. Bu ihtimamın yanı sıra ona olan sevgisi ve ilgisi de başkacaydı. Bir gün Hz. Âişe. Peygamberimiz (sav)’e sordu: “Ya Rasûlullah, bana olan sevgin nasıldır?” Peygamberimiz: “Kördüğüm gibidir.” diye cevap verdi. Hz Âişe yine sordu: “Kördüğüm nasıldır?” Peygamberimiz: “İlk günkü gibidir.” diye cevapladı. Efendimiz (sav), Hz. Aişe ile yemek yerken bir şeyi önce onun içmesini ister, sonra da özellikle onun ağzının değdiği yerden içerdi. Şayet et yiyorlarsa, Hz. Aişe’nin elindeki parçayı alır, onun ağzının değdiği yerden ısırırdı. Efendimizin Hz. Hatice’ye Vefası Zaman zaman Ummehâtü’l-mü’minîn (Müminlerin Anneleri) arasındaki kıskançlıklardan söz eden Hz. Aişe Validemiz, Ezvac-ı Tahirat’tan hiç kimseyi Hz. Hatice Annemiz kadar kıskanmadığını söyler. Hz. Peygamber’in onu sık sık andığını, koyun kestiği zaman Hz. Hatice’nin çok sevdiği hanım arkadaşlarına pay gönderdiğini, fakat kendisinin bazen bu ilgiye dayanamadığını Hz. Peygamber (sav)’e “Sanki yeryüzünde başka hiç kadın yok da yalnız Hatice var!” diye söylendiğini, bazen daha ileri giderek: “İhtiyarlıktan dolayı ağzında diş kalmamış yaşlı bir koca karının nesini anarsın bilmem ki, Allah onun yerine sana daha gencini daha hayırlısını vermiştir.” dediğini fakat Hz. Peygamber (sav)’in bu sözlere şöyle karşılık verdiğini söylemektedir: “Allah bana ondan daha hayırlısını vermemiştir. Herkes benim peygamberliğimi inkâr ederken O bana iman etti. Herkes benim yalancı olduğumu iddia ederken O beni tasdik etti. Kimse bana bir şeycik vermezken o malını mülkünü benim emrime verdi. Üstelik Allah bana ondan çocuklar nasip etti.” Gittiği seferlerden döndüğünde ilk önce kızı Hz. Fâtıma’nın evine uğrardı. Hz Fâtima onu ziyarete geldiği zaman ayağa kalkar ve onu alnından öperdi. Ashabına, çocuklarına hediye dağıtmaya kız çocuklarından başlamalarını tavsiye ederdi.
Yazar: M.Yaşar Kandemir