Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sessizliğin güzelliği.
Gönderen : Çiğdem
Tarih : 7/13/2016 1:37:14 PM


.


 Çok Kıymetli Efendim,
 
 Hayırlar, rahmetler, sağlık ve bereketlerle dolu en güzel zamanlar
 dilekleriyle selamlarımı sunuyorum evvela...
 
 Efendim, değerli yazar Sayın Mehmet Kaplan, "Sevgi ve İlim" adlı
 eserinin "Sukutiler Tarikatı" bölümünde sessizliğin insan ruhuna kattığı
 derinliği, kendini evrenle özdeşleştirerek rezonansa gelebilmeyi ve
 güzelliklerini en ince nüanslarıyla yudumlayabilmeyi sağlaması cihetiyle
 ne kadar da güzel ele almış...
 
 Efendim, bugünün dünyasında belki en çok özlenilen şeylerden birisi de
 bu: Sessizliğin güzelliği ve derinliği içinde doğa ile, eşya ile, ve
 dahi kendisiyle barış içinde olabilmek...Resulullah SAV Efendimizin "Ya
 Hayır Söyle, Yahut Sus" buyruğunca yerine göre sessizliğin asaletiyle
 duyabilmek ve ifade edebilmek hayatın gerçeklerini, güzelliklerini daha
 bir sürdürebilmek ve olumsuzluklarını nihayetlendirebilmek ne güzel...
 
 Sessizliğin duyguları ifadede bazen kelimelere ne kadar üstün olacağı,
 bundan bir süre önce güzel bir dergi yazısında da yer almıştı:
 
 "Vaktiyle zamanının en kıymetli şahsiyetlerinden oluşmuş kırk kişilik
 bir heyet "Sessizler Meclisi" oluşturmuşlar ve mecliste ele alınacak her
 durumun meclisin adına uygun şekilde hallini şart olarak koymuşlar.
 İlerleyen zaman içinde uygulama hep bu şekilde sürüp gitmiş en güzel
 şekilde. Ancak bu kişilerden birinin birgün Hakka göçmesiyle, meclise
 uygun yeni bir seçim yapılması gerekmiş. Seçimin yapıldığından henüz
 haberdar olmayan ancak bu meclise çok büyük bir edeple bağlı olan bir
 genç ise köyünden yola koyulmuş meclisteki kırkıncı kişi olabilmek
 hayaliyle...Meclisin toplandığı binanın bulunduğu gül bahçesine ulaşarak
 kapıya varmış ve edeple kapıya dokunmuş...
 
 Meclis üyeleri geleni tanıyıp, niyetini kestirmişler ancak dileğinin
 kabulü için geç olmasından dolayı meclisin hizmetkarının eline ağzına
 kadar su dolu bir bardak vererek kapıya göndermişler...Genç, kendisine
 sunulan su dolu bardağı görünce mecliste kendisine yer kalmadığını
 anlamış ve pek üzülmüş. Ancak bu mecliste yer almayı çok arzu ettiğinden
 halini anlatabilmek üzere gül bahçesinden bir yaprak alarak bardaktaki
 suyun üzerine taşırmadan dikkatle bırakmış... Genç, kapıda bekleyişini
 sürdürürken ağzına kadar su dolu bardak ve üzerinde bir gül yaprağı ile
 geriye gelen hizmetkarı gören meclis üyeleri bu nezih ve sessiz cevaptan
 pek memnun olmuşlar ve meclislerinde yeni bir yer açmaya oybirliği ile
 karar vermişler. Ve o günden sonra adet olmuş Sessizler Meclisinin
 kırkbir kişiyle toplanması...
 ...
 
 Efendim, burada satırlardan ayrılırken kelimelerin ve sessizliğin ifade
 edebileceği bütün güzelliklerin Size ve bütün dostlara olmasını diliyor,
 sonsuz saygılar, selamlar, sevgiler ve dualarımı sunuyorum...
 
 Allahaısmarladık...







Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


 


Sayın Çiğdem Seçkin Gürel,


30.06.2006 tarihli mailinizi aldım.


Her zaman olduğu gibi son derece önemli, güncel, hayati bir soruna değinmişsiniz. Aslına bakarsanız sorun kelimesi hafif kalıyor. Bana göre, cağımızın en büyük, en berbat, en üzücü olayı. Nereye giderseniz gidin, bir iğrenç gürültü (sözüm ona müzik) ile karşılaşıyorsunuz. Restorantlar, cafeler, gazinolar, diskotekler, parklar, bahçeler şımarık zenginlerin şaşkın ve saygısız çocuklarının arabaları, dejenere ailelerin evleri, işyerleri, hep bu kulakları sağır edici, sinir sistemini altüst edici, berbat, iğrenç, tiksindirici gürültü ile dolu. İş sadece sinir sisteminin bütün ruhsal yapının bozulmasıyla kalmıyor. Son bilimsel araştırmalara göre, bu çirkin gürültüden beyin hücreleri birer birer ölüyor ve bu durumun ne tedavisi ne telafisi mümkün. Yazık değil mi...İnsanın içi parçalanıyor. Bırakın başkalarını, bu durumda en büyük kötülüğü insan kendine yapıyor. Hiç kimse bu durumlarda insanın kendine yaptığı fenalığı bir başkasına yapamıyor. Ama ne yazık ki adına psikolog, psikiyatrist, pedagog, eğitimci denilen kimselerden çıt çıkmıyor. Keza adına arabesk denilen insanı bedbinliğe, karamsarlığa götüren, yasama sevincini söndüren o sözümo9na müziğe karsıda kimseler sesini çıkartmıyor. Sanki insanların üzerine ölü toprağı serpilmiş. Bir felakete doğru koşar adım gidiyoruz. Kimsenin kılı kıpırdamıyor. Ne diyelim bizde basımızı önümüze eğiyor üzüntü içinde bir şey yapamamanın ıstırabı içinde ağlıyoruz.


Selam , sevgi ve saygı ile...


Sabri Tandoğan


Aziz Ruhlarına Fatihalarla



 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]