Değerli büyüğüm,
Dün Yoyav Vakfındaki Cemal ve Celaldeki sırlar konferansınızı huşu içinde, sizin yüzünüzden salona yayılan nurla dinledik efendim. Her bir cümlesi ayrı manalar taşıyan sırlar. ”Kelamda öyle bir kuvvet var ki, söylenen söz vücut bulur" anlamlı cümlesi ile artık Celal'i değil, Cemal'i dilememiz gerektiğini biliyorum. Allah'ımız inşaallah hep Cemal'i nasip eder. Dün vurguladığınız en önemli davranış biçimi hakkında söyledikleriniz: "Yok kardeşim ben adam olmam!" demeyelim. Allah inşaalah yardım edecek ve ben iyi bir adam olacağım" cümlesi; hem kendimiz hem de çocuklarımız için ne güzel bir uyarıydı. Bu önemli hayat dersleri beni fakültede okurken babamın yazdığı cesaret veren mektuplara götürdü.
3.8 1970 tarihli mektubu önümde babacığımın:
"Son günlerde imtihanlara, imtihanlar nedeni ile üzüldüğünüze çok hem de çok kızıyoruz, sanki dünya yıkılmış altında kalmışcasına heyecana ve telaşa kapılmanıza bir türlü mana veremiyoruz. Bir ata sözü vardır "çabuk koşan at çabuk yorulur"diye. Mesela at koşularını ele alalım. At idmana çekilir, yani hergün koşturulur: Hakiki koşu gününden evvel at dinlendirilir. Koşu gününde de ata nefes vermek gerekir ki yarış sağlıklı tamamlansın. Bu misalden yola cıkarak kendinizi dinlendirerek imtihanlarınıza hazırlanmanız yavrum. İmtihanlara girip muvaffak olacağınıza itimadımız çoktur. Amma aksilik olduğunda sabırla karşılamak lazım; siz okumak isteyen evlat, biz okutmak isteyen anne-babayız. Bu yoldan geri dönmek yok. Azmin elinden kurtuluş olmaz. Arkadaşlarımdan biri,Ereğli'de konserve işi yapmak istemis. Kazanlarla yemek pişirmiş, kutulara koyup beklemiş, havası alınmadığı için zarar etmiş, sermayeyi kediye yüklemiş. Yılmamış, ödünç para bulmuş, konserveciliğin sırrını öğrenmiş, muvaffak olmuş. Konservelerinin adını "Azim Konserve" koymuş. Anladın mı çocuğum? Karamsar olma: Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u nasıl fethetmiş? İstanbul fethi Yüce padişah Fatih'e nasip olmuş. Ne yapmış büyük Atatürk? Asker az, top-tüfek az, bir vatan kurtarmış. Bugün bize Türkiye'yi bırakmış. Hiçbir zaman eziklik, üzüntü istemem. Çünkü sen bunlara layık değilsin. Allah hepimize ömür versin muvaffak olduğun ve hayata atıldığın zaman, ben amma da çocukmuşum diyeceksin, inşaalah sağ olurum da bunu kulaklarımla duyarım evladım.
Baban."
Bir babanın [1] evinden uzakta okuyan kızına mektupları. O zaman mail yoktu, telefon edebilmeleri için postaneye yazdırmaları gerekiyordu. Uzun süren fakülte yılları, zorluklar babamın cesaret verici mektupları, annemin haşlanmış yumurtaların üzerine sabit kalemle "afiyetle ye canım kızım" diye yazdığı şiir dolu mektuplarla tamamlandı. Aynı özeni rahmetli ağabeyime de göstermişlerdi. Ağabeyim vefatından önce yazdığı bir şiirinde şöyle dile getirmişti:
ÖZLEM
Seni öylesine özledim [1] öyle özledim ki seni
Balkondan uğurlayışlarını, sevgili gözlerini
Mahzun bakışlarını, sabrını
Sohbetlerimizi sobamız başında,
Pişmiş yumurtaların üzerindeki mektuplarını, yatılı akşamlarında
Kanat geren kollarını, sessizce örttüğün yorganımı
Ve ellerini sevgili ANAM
Ben 50 yaşında
Sevgini, seni, mezarını, taşını, toprağını, kökünü, seni
Öyle özledim ki Seni
Seni öyle özledim ki.
Ben de onları çok özledim. Ama cesaret vermem gereken bir kızım var, yanında olmam gereken. Dün yaptığınız konferansın bir yerinde de Sayın Hocam, "Allah insana ağır hastalık, borç verir, ıstırap verir. Bu Celal'dir. Ama Allah'ın izniyle "Benim sorumluluklarım var, çalışırım, borcumu öderim, dua ederim hastalığımı yenerim, ıstırabımı sabırla karşılarım" Yüce Allah lütfeder bütün bu sıkıntılar geçer, Cemal'e ererim" sözünüz Sabri Tandoğan babanın kızına yazdığı mektup olmuştur.
Allah sizden razı olsun, sağlıklı yıllarda başımızdan eksik olmayın efendim diyerek, müsaadelerinizle huzurlarınızdan ayrılıyorum.
Ayla Belen
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Bütün kitaplar, “Bir Kitab”ın daha iyi anlaşılması içindir Yazan Ayla Belen
Cvp: Bütün kitaplar, “Bir Kitab”ın daha iyi anlaşılması içindir Yazan Sabri Tandoğan