.
ESKİ GÜNLERDEN BİR HATIRA
SABRİ BABAMIZIN SÖZLERİ GERÇEK OLDU...
Konu : İçimizde nice Nene Hatun’lar var
Gönderen : Gül Uçar
Tarih : 5.11.2008 11:42:43
Değerli Hocam,
Sizi sevgi ve saygıyla selamlarım. Gününüz aydın olsun!
Bu sabah gözyaşları içerisinde okuduğum Nene Hatun'un hayatını sizlerle paylaşmak istedim.
Nene Hatun (d. 1857- ö. 22 Mayıs 1955) 93 Harbi olarak da anılan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında kahramanca çalışarak adını tarihe yazdıran Türk kadınıdır. Aziziye savunmasına 20 yaşlarında genç bir gelinken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak katılmıştır.
Nene Hatun 1857 yılında Erzurum'da doğdu. 1877 yılında 8 Kasım'ı 9 Kasım'a bağlayan gece, Osmanlı vatandaşı olan Ermeni çeteleri Erzurum'un Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmışlardı. Tabyayı koruyan Türk askerlerini uykuda yakalayıp kılıçtan geçirdiler. Bu sırada arkadan gelen Rus askerleri ise hiçbir zorlukla karşılaşmadan tabyayı ele geçirdiler. Baskından yaralı olarak kurtulan bir er haberi Erzurumlulara ulaştırdı. Sabah ezanından hemen sonra "Moskof askeri Aziziye Tabyası'nı ele geçirdi" şeklinde minârelerden Erzurum halkına haber verildi. Bu haberin ardından Erzurum halkından silahı olan silahını, olmayanlar ise balta, tırpan, kazma, kürek, sopa ve taşları ellerine alarak Tabya'ya doğru koşmaya başladılar. Koşanlar arasında, erkeği cephede çarpışan Nene Hatun da vardı. Ağabeyi Hasan bir gün önce cepheden yaralı olarak gelmiş ve kollarında can vermişti . Nene Hatun üç aylık bebeğini emzirdikten sonra, "Seni bana Allah verdi. Ben de Ona emânet ediyorum." diyerek vedâlaştıktan sonra bir kaç saat önce ölen ağabeyinin tüfeğini alarak sokağa fırlamıştı.
Erzurumlular, ölüme gittiklerini bildikleri halde, Aziziye Tabyası'na doğru koşuyordu. Tabyaya yerleşmiş olan Rus askerleri, gelenlere yaylım ateşi açtı. Ön sıradakiler o anda şehit oldular. Arkadakiler, geri çekilmek yerine daha bir kararlı ve hızlı olarak ileri atıldılar. Demir kapılar kırılıp içeri girildi. Göğüs göğüse bir savaş başladı. Mükemmel silâhlarla donanmış Rus ordusu, baltalı-tırpanlı, taşlı-sopalı halk karşısında yarım saat tutunabildi. 2300'e yakın Rus askeri öldürülüp, Tabya geri alınmıştır. Türk tarafında ise 1000 kadar şehit verilmiştir.
Nene Hatun o günleri özetle şöyle anlatmıştır:
Ağabeyim Hasan cepheden ağır yaralı olarak bir gece önce eve gelmişti. Bir yandan ona bakarken, bir yandan da 3 aylık çocuğumu emziriyordum. Kardeşim o gece kollarımın arasında öldü. Sabaha karşı minarelerden 'Moskof Aziziye'ye girdi' diye haykırışlar başlayınca, kardeşimin alnını öpüp, 'Seni öldüreni öldüreceğim' diye and içtim. Yavrumu Allah'a emanet ettikten sonra, ağabeyimin tüfeğini ve satırımı alıp dışarı fırladım. Sel gibi Aziziye'ye akıyorduk. Tabyanın mazgallarından düşman ölüm yağdırıyordu. Düşmanda iyi silah vardı, bizde de iman. İleri atıldım. Dadaşlar arasına karıştım. Satırım durmadan kalkıp iniyordu.
Tabya'nın geri alınmasının ardından, aralarında Nene Hâtun'un da bulunduğu yaralıların tedâvisine başlandı. Fakat bu sırada Nene Hâtun yaralı olmasına rağmen diğer yaralıların tedavisini yapmak için çalışmıştır. Nene Hâtun bu özverisiyle tanınıp, saygı ile sevilmiştir.
Nene Hatun'un vatan için gece başlayan mücâdelesi, tüm düşman Erzurum'dan kovuluncaya kadar devam etti. Erzurum'un her karış toprağında cephâne taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koşarak destanlaştı. Gazi Ahmed Muhtar Paşa'nın zaferinde Nene Hâtun'un ve onun vatan aşkını paylaşan bütün insanların da payı vardı.
Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyaret eden NATO'da görevli Amerikalı subayın bir sorusuna: "Ben o zaman gereken şeyi yapmıştım. Bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım" cevabını vermişti.
1955 yılında yılın annesi seçilmiştir.
98 sene yaşadığı Erzurum'da 22 Mayıs 1955'de zatürre hastalığından dolayı 98 yaşında vefat etmiştir. Nene Hatun, kurtuluş mücadelesini verdiği Aziziye Tabyası'na defnedilmiştir. Türk Kadınlar Birliği tarafından ölümünden bir kaç ay önce yılın annesi seçilmiştir.
Değerli Hocam, sizi sevgiyle kucaklıyor, gül ellerinizden öpüyorum. Tüm gönül dostlarına ve Çiğdem Hanım'a da sevgiler, saygılar :)
Gül Uçar
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Gül Uçar,
5.11.2008 tarihli mailinizi aldım.
Çok kıymetli yavrum, Nene Hatun için yazdıklarını gözyaşları içinde okudum. Şu anda dudaklarım titriyor. Öyle heyecanlıyım ki. Bizim için vatan aşkı herşeyden üstündür. Nene Hatun nasıl üç aylık yavrusunu evde bırakıp vatanı için savaşmaya koşmuşsa bugünkü Türk kadınları içinde de Nene Hatun’lar olduğuna bütün varlığımla inanıyorum. Gerekirse kadın, erkek, genç, ihtiyar, sağlam, sakat demeden vatan için her an ölmeye hazırız. İtfaiyemizi yakan, ambulansımızı yakan, içi insanlarla dolu belediye otobüsümüzü yakan, itfaiyemizi yakan, ambulansımızı yakan, yüzlerce arabamızı ateşe veren, sağlık ocağımızı, kahraman polisimizi taş yağmuruna tutan alçaklara, şerefsizlere, namussuzlara, insanlık düşmanlarına her an saldırmaya hazırız. Bu köpekler artık dursunlar. Biz onları mecliste de parça parça edebiliriz. Kırkbin Anadolu evladının şehadetine sebep olan PKKlı köpeklerin Meclisteki uzantılarına binlerce lanet olsun. Bunun aksini söyleyecek demokrasinin de, hala böyle sahte demokrasi havariliği yapanların da ... Artık sabrımız kalmadı. Yeter! Yeter! Yeteeeeeeeeeer!
Değerli yavrum, ıstırabımız büyük, gözlerimiz yaşlı. Bu acı içinde selamlar, sevgiler, saygılar.
Sabri Tandoğan
Allah'ın Rahmeti, Peygamber Efendimiz SAV'in Şefaati Üstlerine Olsun