Değerli bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. Benim sorum, kısmet var mı, yoksa her şey tesadüflerin değerlendirilmesiyle mi gerçekleşir? Evleneceğimiz insan belli midir? Teşekkür ederim.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.- Cevap: Kıymetli yavrum, kısmet vardır ama durağan bir şey değildir. Ağaçtaki elma bile koparılmayı bekler. Bahçenizdeki maydanoz ilgi görmez, sulanmaz, bakımsız kalırsa, onu yemeğinize, salatanıza koyamazsınız. Kısmet de öyle. O kuşun gelip avucumuza konması için bizler acaba elimizden geleni yapıyor muyuz? Acaba yeteri kadar çalışkan mıyız, gayretli miyiz, yeteri kadar insanlara hizmet ediyor muyuz? Çevremizdeki açları, hastaları, yalnızları, garipleri, gözü yaşlı olanları düşünüyor muyuz? Çevremizdeki hastalarla, cenazelerle ilgileniyor muyuz? Dostlarımızı, arkadaşlarımızı arıyor, hatırlarını soruyor muyuz? Onların doğum günlerini, evlilik günlerini bir yere not ettik mi? O günlerde minicik hediyelerle de olsa onları arayıp soruyor muyuz? Dışarı çıkarken olduğu kadar, içeride de kıyafetimiz temiz mi, bakımlı mı? Evimiz her zaman derli toplu mu? Lavabolarımız her zaman pırıl pırıl mı? Her zaman şartlar ne olursa olsun sakin, mütebessim, saygılı ve zarif miyiz? Kendimizi yetiştirmek, geliştirmek için okuyor muyuz? Resim çalışıyor muyuz? Yazı yazıyor muyuz? Günlük tutuyor muyuz? Güzel şiirler ezberliyor muyuz? Resim sergilerine gidiyor muyuz? En basitinden de olsa bir enstrüman çalmasını biliyor muyuz? Güzel yemekler yapmasını biliyor muyuz? Yemek repertuarımıza zaman zaman yeni yemekler, yeni salatalar, yeni kekler, yeni pastalar ilâve ediyor muyuz? Elimizden biçki, dikiş geliyor mu? Gerektiğinde kendimize bir etek, bir bluz, aile fertlerimize pijama, gecelik dikebiliyor muyuz? Yün örebiliyor muyuz? Çiçek yetiştiriyor muyuz? Hayatı, insanları her gün biraz daha yakından tanıyabilmek için bütün gücümüzle çaba harcıyor muyuz? Bu konuda kitaplar okuyor muyuz? Yoksa kısmetim varsa gelsin beni bulsun deyip öğleye kadar miskin miskin, uyuşuk uyuşuk yatıyor muyuz? Dışarıya çıktığımız zaman rahmetli babaannemin tabiriyle “Kırk köpek yalasa doyar” dediği pis, iğrenç, tiksindirici, paçaları sokakları süpüren kotları mı giyiyoruz? İkide birde “Ay bunaldım, ay sıkıldım” deyip, adına sigara denilen o iğrenç nesneyle ağzımızı leş gibi kokutup, yüzümüzü solduruyor muyuz? Her yerde “ben, ben” diyerek kendi egomuzu ortaya mı koyuyoruz? Tek düşüncemiz diskotekler, gece klüpleri, gazinolar mı? Hayatın ve sanatın güzelliklerine sırt çeviriyor muyuz? Dedikoducu insanları ağzımızı açarak dinliyor muyuz? Kıymetli yavrum, sizi usandırmamak için burada kesiyorum. Ne demek istediğimi anladınız. Açıkça söylüyorum. Kısmetin gelmesi de gelmemesi de o insanın hayat karşısında takınacağı tavra bağlıdır. Ben, pozitif ve negatif özellikleri olan iki genç kız tipini kısaca çizdim. Artık karar sizin.
Selâm, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla...