.
Sabri Baba: - Aman yavrum sen sen ol, eşinin çocuğunun her şeyine karışma. Bizim Rana Hanımla bu kadar iyi anlaşmamızın altında yatan en büyük gerçeklerden biri de bu idi. Her şeyine karışılması karşı tarafı bunaltıyor.
Erkek demek çok başka bir şey. Bazen “erkek kadın” derler. Merhum Samiha Ayverdi böyle bir hanımefendi idi mesela. Bir erkek yerine göre bazı kararları kendisi alacak. Ona her konuda ne yapacağını tarif etmeye gerek yok. Mesela bazı kadınlar eşlerinden şikayet ediyorlar. Biz söylemesek eşimiz evde neyin eksik olduğunu bilmez, diyorlar.
-Efendim, erkek, evde neyin eksik olduğunu bilmeli mi?
Sabri Baba: -Evet yavrum bilecek. Ben mesela evde ne az kalmışsa onu Rana’ya hiç söyletmeden gider alırdım. Bu böyle olacak.
Sayın Büyüğümüz:
Sabri Baba: -Bugün Türk erkeklerinin çoğu kendisini yetiştirmek için bir aşk, bir heyacan duymuyor. Çoğunun aklı, fikri cinsellikte.
- Efendim, peki Avrupalı erkek böyle değil mi? Genellikle bu konuda hep Türk erkeklerine yükleniyorsunuz?
Sabri Baba: - Onlarda bu kadar değil, çünkü onların hobileri var. Edebiyat, resim, heykel, mimari, tabiat güzellikleri, koleksiyon yapmak gibi… Batılı erkek günlük hayatındaki boşlukları bunlarla dolduruyor ama Türk erkeği öyle değil. Ne okuyor, ne güzel sanatlarla ilgileniyor. Çoğu hayvan gibi yaşıyor. Evli olduğu halde başka hanımlarla ilgisi olan çok erkek var. Ama eşlerinden de boşanmak istemiyorlar. Çünkü onların çamaşırlarını yıkamaya, yemeklerini yapmaya da biri lazım. Kadın onlar için bir sevgili, bir aşk meleği değil. Kızılay’ın göbeğinde bir kitapçıya git, kitap almaya gelenler o kadar az ki. Düşünün, bu Ankara’nın göbeğinde. Ne gelen var, ne giden var…
Pekiii, Türk erkeğini yetiştiren kim? Türk kadını. Bugün Türk kadını, kızı yolda biriyle konuşsa hemen gardını alır ama oğlunun yaptıklarıyla övünür. Annenlerin ağzı kulaklarında, "a teyzesi benim oğlum çapkın…" diye övünüyorlar. Yani bir yerde anneler çocuklarını böyle yapıyorlar.
Batılı anne küçük yaşta oğlunu edebiyata, şiire, müziğe, resİme, tabiat sevgisine yönlendiriyor. Ama Türk hanımlarının içinde böyle kaç tane anne çıkar. Bugün kaç tane Sabiha Hanım var Türk annelerinin içinde??
Türkiyede evlilik hayatı artık çok acı bir halde. Rana’yla benden başka adam gibi, insanca, medenice evlilik hayatı yaşayan hiç kimseyi görmedim. Niye kadınla erkek el ele verip de bir güzelliği yaşamıyorlar, paylaşamıyorlar. Bir gün bir arkadaşım bana bir kitabını hediye eti. Kitabın ismi bir mısra kadar güzeldi: “Paylaşmak ki O En Güzel”. Hayatta paylaşmak kadar güzel ne var? Her şeyini paylaşmak, ne güzel bir şey… Ama bugün bunu başaran kaç kişi var. Anadolu’da kadının bir adı da kaşık düşmanıdır. Ne demek kaşık düşmanı. Yani adam önündeki çorbaya kaşığını uzatan kadınını düşmanı gibi görüyor. “Şimdi o olmasaydı bu çorbanın hepsini ben içecektim.” diyor.
- :))
Televizyonda evli bir çiftin sevgililer günü nedeniyle yapılan röportajda evliliklerinin on beşinci yılında olduklarını o nedenle doğal olarak ilk zamanlardaki duygu yoğunluğunun yerini sıradan bir yaşantının aldığını söylemeleri üzerine soruyoruz:
-Efendim, bir çift evliliklerinin çok ilerleyen yıllarında da ilk günkü aşkı, heyecanı yaşayabilirler mi?
Sabri Baba: -Tabi… İşte merhum eşim Rana Hm ile ben böyleydik…
-Nasıl oldu peki?
Sabri Baba: -Birbirini her gün yeniden severek…
…
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Onun ve Hakka Göçen Yakınlarının, Başta Merhum Rana Hn Olmak Üzere Aziz Ruhları Şad Olsun, Fatihalarımızla...