.
Selam, saygı ve sevgilerimle.
SOMUNCU BABA VE EMİR SULTAN HZ.
İki büyük Hak dostu Somuncu Baba ve Emir Sultan, Anadolu'nun en büyük evliyalarındandır.
Somuncu Baba adı ile anılan tasavvuf büyüğü Şeyh Ebû Hamideddin-i Aksarayi, Bursa'da ekmekçilik yapmıştı. Çevresinde çok sevilen ve sayılan bir kişi olan Somuncu Baba yaptığı ekmekleri satarak geçimini sağlıyordu. 1358 yılında Bursa'ya geldiği ve topraktan iki fırın kurarak ekmek yaptığı söylenir. Yaptığı ekmekleri alan bir daha almak istiyordu. Çünkü, bu lezzet başka hiçbir ekmekte yoktu.
Somuncu Baba somunlarını yaparken kardığı hamuru Allah zikri ile pişiriyordu. Bütün Bursa halkı bu tadı başka hiçbir ekmekte bulamıyorlardı. Ne yazık ki, iki küçük fırında ancak 90 ekmek, oda zorlukla çıkıyordu. Bir merkebi vardı, Bursa sokaklarında sabah, akşam onunla ekmek satıyordu. Günde iki kez Bursa sokakları onun saçı sakalı ağarmış ve nurlu yüzü ile şenleniyordu. Ekmek ihtiyacı olmayan bile onun o kulağa hoş gelen sesini ve nurlu yüzünü görmek için sokağa fırlıyordu.
Bu ara Emir Sultan Hazretleri de Bursa'da idi ve çömlekçilik yapmakta idi. Emir Sultan'ın yaptığı çömlekleri de dervişler Bursa çarşılarında satarlardı. O çömlekle yapılan yemeklerin lezzeti başka bir kapta bulunmazdı.
Bu iki ulu kişinin bu âlemde tanışması şöyle rivayet edilir:
Somuncu Baba bir gün fırınlarının yanında duruyor ve ekmeklerin pişmesini bekliyordu. Başında yeşil bir sarık, sırtında nohudi renkte bir elbise olan genç bir adam geldi, elinde bir çömlek vardı, üstünde de bir kapak.
- Selâmün aleyküm babam diyerek Somuncu Baba'nın yanına sokuldu.
- Aleykümselâm, diyen Somuncu Baba,bu genç ziyaretçiyi şefkatli bakışlarla süzdü hiç konuşmadan tanıştılar.
Somuncu Baba sordu:
-Çömlekte aş var herhalde .
Emir Sultan:
-Evet baba'm, diye cevap verdi.
Çömleği Emir Sultan'nın elinden alan Somuncu Baba:
-Koyayım fırına, o da ekmeklerle pişsin, dedi.
Fırının Kapağını açtı. Kürekle çömleği içeri sürecekti. Hayretle çömleğin fırına girmediği gördü. Bir, iki deneme, ama nafile. Çömlek fırından içeri girmiyordu. Döndü, sımsıcak bakışlarla Emir Sultan'ı süzdü. "Anladım" diye mırıldandı.
-Bunu ancak sen koyabilirsin fırına. Buyur kendin sür.
Emir Sultan saygı ile küreği aldı, fırına sürdü. Ama fırın buz gibiydi. Ateş yoktu. Hayret etme sırası Emir Sultan'daydı. Somuncu Baba rahatlatan bir gülümseme ile baktı Emir Sultan'a. Yumuşacık bir sesle:
-Birazdan pişer, dedi.
Mana aleminde zaten tanışıyorlardı. Zahirde de bu olay tanışmalarına vesile oldu.
Somuncu Baba hem somunlarını satıyor, hem de öğrencilerine ders vermeye devam ediyordu. İlm-i ledun sahibi Somuncu Baba Bursa halkını irşad ediyordu.
Emir Sultan, Yıldırım Beyazıd'ın kızı Hindu Sultanla evlenmiş, onun damadı olmuştu. Yıldırım Beyazıd Ulu Caminin Cuma günü açılış konuşması için Emir Sultan'ı görevlendirdi.
Emir Sultan Besmele ile konuşmasına başlamak için hazırlanırken, durdu ve Allahu Teala'dan aldığı bir işaretle
"Devrin Gavs-ı Azamı buradayken konuşma yapma yetkisi bizim değildir"diyerek, cemaatin içinde bir başka Allah dostunun daha olduğunu onlara bildirdi. İnsanlar ancak o an Somuncu Babanın Allah'ın ne büyük bir velisi olduğunu öğrenebilmişlerdi.
Somuncu Baba Fatiha suresini 20 ana ilim üzerine, yedi türlü tefsirini yapmış , bütün cemaati ağlatmis, gönüller irşad olmus, rahatlamis, çok kişi de baygınlık geçirmistir.
Azametli tefsir karsisinda heyecanini gizleyemeyerek mihraba gelen Molla Fenari tarihi şu konusmayi yapmıstır:
"Somuncu Baba, bize burada büyüklüğünü göstermistir. Bizlere bir keramet göstermistir. Fatiha'nin ilk tefsirini cemaatten herkes anladı, ikinci tefsirini ise buradakilerden bazıları çözümleyebildi, üçüncüyü anlayanlar azdır, dördüncü ve ondan sonra gelen tefsirler bizim idrakimizin dışındadır. Bunları bilen Somuncu Baba'dır."
Somuncu Baba, o gün Ulu Camii'nin üç kapısından aynı anda çıkmış ve her kapıdan çıkan, Somuncu Baba'nın elini öpmüstür. Böylece bütün cemaat Hazret'in elini öpme şerefine nail olur. Artık dağılmaya başlayan cemaat kendi aralarında konuşurken kendilerinin Somuncu babanın elini öptüğünü anlatırken birden farklı kapılardan çıktıkları halde elini öptüklerini anlarlar.
O günden sonra bir daha Bursa yakınlarında görünmez oldu. Yolu belirlenmişti, Hakk'tan yana yol tutmuştu. Hakk'ı dileyenleri Hakk'a kavuşturmak ve Osmanlıyı Nizamul Alem Osmanlı yapanları yetiştirmek üzere yollara revan oldu.En önemli talebesi Ankara'nın manevi sultanı Hacı Bayram Veli'dir.Bu mübarek zincir kıymate kadar sürecek, daha nice evliya, Hakk'ı dileyenleri Hakk'a kavuşturmak için var olacaktır.
Allah biz aciz ve günahkar kullarını da o mübarek velilerin şefaatlerine nail kılsın, onların hürmetine affına mazhar eylesin.