.
SADAKA VE ZEKATI VERMENİN HASTALARA ŞİFA VE MALI KORUMADAKİ BÜYÜK ÖNEMİ
Kainatın Efendisi Peygamberimiz SAS Efendimiz, tıbba dair, hastalıklara dair, tedavilere dair çeşitli tavsiyelerde bulunmuştur. Bu tavsiyelerin bir kısmı, maddi tedbirlerdir, ilaç lardır, çeşitli otlar ve çeşitli maddî tedavi yollarıdır. Meselâ, kan aldırmayı tavsiye etmiş. Bugünkü tıp da, bunun ne kadar güzel bir şey olduğunu ikrar ediyor.
“—Filanca ot iyidir, meselâ çörek otu iyidir. Balda şifa vardır....” gibi böyle maddelerin şifalarına dair tavsiyeleri var. Bu Hadis-i Şerifte de mânevî bir tedavi çaresini bize bildiriyor:
“—Hastalarınızı sadaka vermek suretiyle tedavi edin!” Buyuruyor.
“—Benim fakirin eline tutuşturduğum para ile, evimde yatağında yatan hastanın alâkası ne?” diye bir soru insanın hatırına gelir.
Alâkası; hepimizin Allah’ın kulu olmamız... Hepimiz Allah’ın kuluyuz. Sen sadaka vermek suretiyle o Allah’ın kulunun gönlünü hoşnut ettiğin için, mahlûkatına şefkat gösterdin diye; Mevlâ da burada senin hastana şefkat gösteriyor.
Sen tedaviyi, iyileşmeyi ilaç tan mı sanıyordun?.. Tedavi, iyileşme, hastanın şifa bulması; Allah-u Teàlâ Hazretleri’nden... Allah-u Teàlâ Hazretleri dilerse şifayı verir... Esmâ-ı Hüsnâ’sından okumuyor muyuz? Şâfî, şifâ verici... Yaratan da o, yaşatan da o, dirilten de o, öldüren de o, hasta eden de o, şifayı veren de o...
“—Allah-u Teàlâ Hazretleri..”
Ama tedaviyi emretmiş, tedavi yolunu meşru bir yol olarak bize tavsiye eylemiş. Rasûlüllah SAS Efendimiz de bize Hadis-i Şeriflerinde, maddi ilaç larla tedavi yollarını göstermiş:
“—Allah-u Teàlâ Hazretleri hastalığı da indirmiştir, ilacını da indirmiştir. O halde hastalıklarınız için ilaç arayın, tedavi olun!” diye hadis-i şerif var, emir var.
“—Ben Allah’ın kuluyum, Allah bana şifayı verir!” diye tedavi yolu aramamak, ilaç aramamak da doğru bir yol değil.
Tedaviyi arayacağız; ama tedavi bir maddî tedavi, bir mânevî tedavi olmak üzere iki büyük gruba ayrılıyor. Maddî tedavinin yanı sıra mânevî tedavi de işte; sadaka vereceksin. Sen Allah’ın bir kuluna acıyacaksın, merhamet edeceksin, onun imdadına yetişeceksin, onun ihtiyacını gidereceksin, Allah-u Teàlâ Hazretleri de sana öbür taraftan, o hastana şifa ihsan edecek.
Hadis-i Şerifin ikinci kısmında Buyruluyor ki:
“—Zekât vermek suretiyle mallarınızı emniyet altına alın, koruyun!”
Etrafını kaleyle çevirmiş gibi, bir hisarın içine alıp da muhafaza etmiş gibi... İyi bir ambar düşünün, kesme taştan yapılmış, iki-üç tane demir kapısı var, üstünde de koca koca, çeşit çeşit en iyi cins kilitler var... İçeride emniyette değil mi mal?.. Emniyette... İşte onun gibi. Hassinû diyor, yâni, hısn içine, hisar içine, kale içine alır gibi, malınızı hıfz edin, koruyun!..
“—Zekât vermek suretiyle...”
Bakın, zâhirde sanki zekât verince, maldan bir kısımı ayrılmış, eksilmiş gibi oluyor ama; işte onu verdiğiniz zaman, mal korunuyor
https://www.frmtr.com/islam-ve-insan/170746-hastalarinizi-sadaka-ile-tedavi-edin.htm