Sayın Jale Özbilgin,
27.2.2007 tarihli mailinizi aldım.
Jale hanım, sizin ne kadar Fenerbahçe aşkıyla dolu bir insan olduğunuzu mailinizi okuyunca anladım. “Yüzüncü yıl”da uğradığınız büyük hayal kırıklığını hissediyorum. Ve size tamamen hak veriyorum. Madem ki futbolcusuyla, antrenörüyle, sözümona idarecisiyle taraftar hiçe sayılıyor, adam yerine konmuyor. O zaman taraftara düşen bir görev var. Buyurduğunuz gibi maçları boykot etmek. O paranın ve şöhretin şımarttığı yaratıklar boş tribünlere oynasınlar. Görsünler dünyanın kaç bucak olduğunu.
Jale hanım, ben bunu hayatın genel kuralı olarak görüyorum. Tamam sevelim, sevdiğimiz insan için maddi, manevi herşeyi göze alalım. Kabul. Ama sevdiğimiz insan da buna layık olmaya çalışsın.
Senelerce, senelerce evveldi. İlkokul üçe gidiyordum. Bir gün radyodan bir şarkı duydum:
“Seviyor seni gönlüm
Olsan da bir yüz karası”
Tiksindim, iğrendim, kusacak gibi oldum. Hemen anneme gittim. “Anneciğim” dedim, “yüz karası bir insan sevilir mi?” Annem kızdı, “Oğlum, o ne biçim söz. Öyle manyakça iş olur mu? Ancak sevgiye, saygıya layık olanlar sevilirler” dedi. Bu söz beni yıllarca düşündürdü. Bugün de aynı düşüncedeyim. Hollanda rezaletinden sonra Antalya’da oynanan futbol, Yılmaz Vural’ın aşkı heyecanı, dinamizmi önünde alınan o rezil yenilgi haklı olarak taraftarı çılgına çevirdi. Volkan, bu durumda seyirciye saygı gösterip, anlayışlı olacağına coştu köpürdü, seyirciye dil uzattı. Ve idarecilerden hiçkimse gidip de “Ya seyirciden özür dilersin, ya bu formayı ebediyyen giyemezsin” diyemedi. Olmaz efendim, artık böyle bir takımın maçına gidilmez. Sevgiler, saygılar karşılıklı olmalı.
Yıllar önceydi. Kaleci Cihat Arman’ın “Futbolda onaltı sene” diye bir kitabı çıkmıştı. Cihat Arman benim çocukluğumun efsane kalecesiydi. Plon jonlarıyla tanınmıştı. Kitabında anlatıyor. “Bir gün maça çıkacaktık. Rakibimizi dört sıfır yenmemiz gerekiyordu. Yoksa kupayı alamayacaktık. Soyunma odasında el ele verdik. Tir tir titriyorduk. Hepimizin gözlerinden yaş geliyordu. And içtik. “Ya bu kupayı alacağız, yahut bu saha bize mezar olacak” dedik. “Maçın sonunda takım kaptanı olarak başbakanın elinden kupayı aldım”.
Efendim, futbol, bir aşk işi, heyecan işi, güzellik ve zarafet işi. Günümüzdeki gibi en rezil, en aşağılık bir şekilde iş paraya dönüşünce işte sonuç da böyle oluyor.
Sitemizin değerli mensubu, sizi anlıyor, içinize akıttığınız gözyaşına saygı duyuyorum. Yeni maillerinizi bekliyorum. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Sevgi ve saygı karşılıklı olur, yoksa iş orda biter Yazan Jale Özbilgin
Cvp: Sevgi ve saygı karşılıklı olur, yoksa iş orda biter Yazan Sabri Tandoğan