.
Saygıdeğer Sabri Baba,
Benim sorunum uzun süredir işsiz olmam, ailemin benim desteğime ihtiyacı var ama ben uzun bir süredir işsizim. Nereye gitsem eli boş döndüm. Bana ne tavsiye edersiniz.
Size yazmasam çok bunalacaktım kusuruma bakmayın.
Hürmeterimle ellerinizden öperim.
Özgül
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Özgül Hanım,
6.2.2009 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, zor durumda olduğunu anlıyorum. Ama katiyyen ümitlerini kaybetme. Hayatta her şeyin bir çıkış kapısı vardır. Allah, insana kaldıramayacağı yükü vermez.
Önce iş deyince neden yalnız bir devlet dairesini veya bir fabrikayı düşünüyoruz? Pekala insan evde de kendine göre üretimler yapabilir. Mesela kazak örebilir, dikiş dikebilir, nakış yapabilir. Evde kurabiye gibi, poğaça gibi, börek gibi, gözleme gibi şeyler üretebilir. Onları götürüp işyerlerinde, pazarlarda satabilir.
Bir gün Ulus’taki Ali Uzun’a helva almak için gitmiştim. Sıramı bekliyordum. Seksen yaşlarında bir hanım geldi. Elinde bir poşet vardı. “Yavrularım,” dedi, “ben, tereyağında gözleme yaptım, satıyorum. Ekmek paramı kazanıyorum. Alır mısınız?” Bir taraftan Ali Uzun’daki çalışanlar, bir taraftan müşteriler beş dakika içinde bütün gözlemeleri aldılar. Seksen yaşındaki teyze malını sattı, paralarını cebine koydu, teşekkür ederek gitti. Onlar da teyzeye teşekkür ettiler. Benim tanıdığım bir hanımefendi var. Tahsilli, görgülü, kibar, asil. Bir bankaya gidiyor, banka çalışanlarına “Size istediğiniz yemeği yapıp öyle paydosunda getirebilirim.” Diyor. Onlar da siparişlerini veriyorlar ve bu durum devam ediyor. Artık rahatça evini geçindiriyor. Bazı hanımlar var, posta kutularına, kapılara el ilanları bırakıyorlar ve “Günleriniz için, özel davetleriniz için mantı, su böreği, içli köfte yapabilirim. Telefonum şu.” diyorlar.
Kıymetli yavrum, düşünülecek olursa daha nice nice formüller bulunabilir. Yeni evlenmiştik. Sıhhiye’de Cihan Sokakta iki odalı bir evde oturuyorduk. Bazan kapı çalınırdı. Kapının çalınışından “limoncu baba”nın geldiğini anlardık. Bu seksen beş yaşlarında mübarek bir insandı. Kapıyı açtığımız zaman sadece “lemon” derdi. Giderdik tepsi getirirdik, limoncu babadan limon alırdık. Adam o yaşta limon sandığını taşır, kimseye eyvallah etmeden hayatını kazanırdı.
Canım yavrum, hayat böyle. Biz, hayatımızı söke söke kazanmak, idame ettirmek durumundayız. Ben, yetmiş beş yaşındayım, birçok hastalıklarla beraber yaşıyorum. Ama yine de insanlara faydalı olabilmek için canımı dişime takıp yirmi dört saatte yirmi saat çalışıyorum. O arada beni üzen, kıran, inciten insanlar çıkıyor. Dün gece birisi telefon edip bana çok ağır sözler söyledi. Sebep neymiş, ben Allah düşmanlarına, Peygamber düşmanlarına, bayrağımın, vatanımın düşmanlarına ağır sözler söylüyormuşum. Telefonda benimle o kadar çirkin bir şekilde konuştu ki bir dövmediği kaldı. Düşün yavrum, ben ondan birkaç saat evvel hastaneden geldim. Yapılan tahlilde CK-MB 557 çıktı. Bunun normali 17-25. Rakam korkunç. Hiçbir doktor bunun izahını yapamıyor. Ben bu durumda yine gecemi gündüzüme katıyor, insanlara hizmet ediyorum. Adam çıkıyor birtakım rezil, şerefsiz, alçak adamlara ne mal olduklarını söylediğim için bana ağız dolusu hakaret ediyor. Ben o şahsı Allah’a havale ettim. Onun cezasını Allah versin. Yakında başına gelecek korkunç durumları düşünsün. Ben ne diyeyim. Ben, sadece Hak yolunun hizmetkârıyım. Hayat böyle yavrum. Çalışacağız, mücadele edeceğiz. Son nefesimize kadar...
Diyeceklerim bu kadar.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Allah Ondan ve Hakka Göçen Yakın Dostlarından Razı Olsun.