Gününüz mübarek olsun. Bütün gönül dostlarıma da bu güzel günde sevgiler yolluyorum.
Bu gün sizlere çok sevdiğim bir hikayeyi yaziyorum
Sevgi ve saygı ile o mübarek ellerinizden öpüyorum. Rabbime emanet olun dualarınızda ne olur beni de unutmayın.
Vaktiyle beylerbeyi sakinlerinden birinin adı Kanbur Niyazi diye anılırmıs. Saf bir meraklı sormuş
- Efendim görüyorum ki sırtın dümdüz . Acaba niye size kanbur Niyazi diyorlar."
Niyazi baba sakın sakın anlatmaya başlamış.
-Evladım ben bir zamanlar Beylerbeyinde sedefli yalının sahibinin oğlu idim. Sayısız insanlar etrafımda hizmete dururdu. Bir gün mahallenin meczubu beni görünce Kanbur Niyazi diye bağırdı. Önceleri aldırmadım ama o her gördüğünde bu sözünü tekrarlamaya başladı. Kendisine bahsis verdim hoş davrandım ama Kambür Niyazi diye seslenmekten vazgeçmedi.
Hatta bir gün 'Kambür Niyazi inşaallah ezil de kamburun dümdüz olsun' diyince canıma yetti adamı yaka paça karşıma getirtip hesap sordum.
İhtiyar bir an şaşırdı sonra ağır ağır dedi ki:
"' Ah evladım beni yanlış anlamışsın . Maksadım gönülünü kırmak değildi. Aslında eziklik büyük bir rütbedir. İnsanoğlu nefsi ile mücadeleye başladığı zaman ham bir haldedir. Kıbir , azamet, hırs, kimseyi beğenmemek, kıskançlık, yanıldığını kabul etmemek gibi nice sıfatları sırtındaki benlik kamburunun üzerinde taşır. Bu devrede merhametten yoksun , işlerinde ters,siıması bet, huyda felaket biridir. Ama Hak ona nazar edip de yüzünü ona çevirmeye başladımı yavaş yavaş beli doğrulmaya başlar. Sırtındaki yükleri birer birer atmaya başlar. Hakkın azametini, göz kamaştirici varlığını her yerde her zerrede görmeye başlar. Bu azamet ve güzellik karşısında varlığı ezilir. ben diye birşey kalmaz ki kamburu kalsın.
Kendini beğenme, ibadetini beğenme , çok görme, onu bunu eleştirme, beğenmeme, kibir, beğenilme ve sevilme isteği, bunun gibi kamburunu sivrilten özelliklerden eser kalmaz. Bu halden sonra geceler gibi ayıpları örtücü, ışık gibi hakikatı tatlılıkla gösterici, salkım soğut ağacı gibi tevazu ile başı yerlere eğik, sular gibi yumuşaklıkla temizleyici olur. Kendi nefsinden daha kötü kimseyi görmediği için kimse hakkında tek laf etmez. İşte ben seni çok sevdim böyle bir insan olmanı diledim onun için inşaallah ezil de kamburun düzelsin dedim.
İhtiyarın içten ve titreyen sesle söyledikleri sanki ruhuma işledi. Yıllar yılı ben hırsımdan soyunup ezikliğe geçmek için ne sabır ve imtihanlardan geçtim. Varlık ve yokluk ruhumu kalıptan kaliba döktü. Yunus Emre'nın "Benden kemter yoga benzer " dediği beldelere geldiğimde ihtiyar olmuştum. Kamburum kalmadı ama adım o ihtiyarın taktiği gibi Kanbur Niyazi kaldı.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Kıymetli yavrum, anlattığın hikaye harikulade güzel. Keşke bunu herkes okuyabilse. Hepimiz sırtımızda kamburlarımızla dolaşıyoruz ama farkında değiliz. Allah bize de, bütün insanlara da nefsaniyetin bu kamburlarından kurtulmayı nasibetsin.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla...