.
“Bulanmadan akmak ne güzel
Dün, dünle beraber geçti cancağızım
Bugün yeni şeyler söylemek lazım”
Biz, nasıl olur da bu yedi milyar insanı aynı kalıba dökebiliriz? Üstelik her insan da her varlık gibi kendi içinde mütemdiyen değişiyor. Yunus,
“Her dem taze doğarız
Bizden kim usanası”
diyor. Bir gün Atatürk bir okulu ziyarete gider. Ankara Erkek Lisesi. Şimdiki Yüksek İhtisas Hastanesinin bulunduğu yer. Öğretmen, ağzı laf yapan bir talebesini müzakereye kaldırır. Atatürk sınıfa girer, arkada boş bir sıraya oturur. Hoca sorusunu sorar: Tarih boyunca Türk Fransız ilişkilerini anlat. Öğrenci hemen anlatmaya başlar. “ Efendim”, der, “ezeli ve ebedi dostumuz Fransa ile olan ilişkilerimize gelince”, Atatürk derhal müdahale eder. “Muallim Bey”, der, “bir milletin ne ezeli dostu vardır, ne ebedi düşmanı vardır. Dış ilişkiler milletlerin menfaatlerie göre ayarlanır.”
Hayat her an değişiyor. Dış şartlar değişiyor, biz değişiyoruz. Sonsuz bir akış bu. Bütün mesele o anki duruma göre tavrımızı alabilmekte. Bu gerçeği Anadolu insanı ne güzel yakalamış. “Düğün evinde yas olmaz, ölü evinde neşe olmaz”. Hayat karşısında yeni tavırlar alabilmek, her anın hakkını verebilmek, “yaşayabilmek” ne güzeldir. Fazıl Hüsnü Dağlarca
“Ve bir an yaşıyorum, bütün bir ömre bedel”
der. Buna Sezai Karakoç, “inci dakikaları” diyor. İnsanın düğüne giderken giydiği elbise başka, pazara giderken giydiği elbise başka, misafir geleceği zaman giydiği elbise başkadır. Aman dikkatli olalım. Yaşadığımız sürece bir “yaşama san’atı ustası” olalım. Hep, “yaşama sevinci” içinde kalalım. Biz de Yunus gibi
“Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” diyelim, “Aşk gelicek cümle eksikler biter” diyelim. Ömer Hayyam gibi
“Sevginle gireceğim toprağa
Sevgnle çıkacağım topraktan”
diyelim.
Sevgili yavrum, “Aşk ile yaşa”, “Aşk ile kal”, “Aşk ile Hakka göç”.
Selam, sevgi ve saygı ile
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.