Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Hayat karşısında en güzel tavrı alabilmek ne güzeldir.
Gönderen : "Mukarreb"
Tarih : 9/9/2016 10:52:12 AM


.


Çok Kıymetli Hocam;


Her gün olduğu gibi bu gün yine siteyi ziyaret ettim. Gönül dostu kardeşlerimizin yazdıklarını okudum. Bazı kardeşlerin yaradan hakkında bazen suizana düştüklerini yazdığını gördüm. Belki çok acılar yaşadılar, çileler çektiler.İçimden Allahın nimetleri belasında gizlidir, ancak sabreden o nimetlere kavuşur ah bilseler dedim. Ben de bu konuda kendi hayatımda yaşadıklarımı ve konuyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istedim gönül dostlarıyla.


Biz beş kardeştik.Hepimizde okuyorduk.Babam işçiydi annem de icarla tuttuğumuz bahçeyi çalışırdı. Bazen ekmeği bile fırından veresiye alırdık ama mutluyduk. Annemin yokluğunda bana anneannem bakardı. Babamı işten çıkarmışlardı bir keresinde ama bizde hiç bir mutsuzluk emaresi olmadı. Biz zenginlerden daha zengindik çünkü kanaat sahibiydik. Annem Ramazan ayında o sıcakta tarlada oruçlu çapa yapar gelir, o kadar yanardı ki garibim ayaklarına soğuk suyla ıslatılmış bez sarardım. O kadar çalışmaya hiç bol paramız olmazdı ama hiç kimseye muhtaçta kalmazdık ya o bize yeterdi.Tam büyük ağabeyim mezun olup çalışmaya başlamıştı rahata ermiştik biraz ki bir akşam O'nun ölüm haberi evimize ateş gibi düşmüştü. 20 yaşında iş kazası sebebiyle hayata veda etmişti. İlkokula başladığım yıl anneannemi, ortaokula başladığım günde en sevdiğim ağabeyimi kaybetmiştim.Sabırla ve teslimiyetle uğurladık Onu.Hiçbir zaman Rabbimiz hakkında sui zan etmedik. Rabbim Niye ?? veya Niçin ? demedik. Dediğimiz" İnna Lillah ve İnna ileyhi raciun " yani "Allah'tan geldik ve yine O'na dönücüyüz.Sonra üniversiteyi kazandım. Kimya mühendisi oldum. Evlendim. Evliliğimde eşimden çok sıkıntı ve cefa gördüm. Hor görüldüm, aşağılandım. Annem bazen halime şahit olur "yavrum, sen o kadar dua biliyorsun niçin yalvarmıyorsun Rabbine eşini düzeltmesi için". Anneme diyordum ki "Dünya imtihan dünyası değil mi ki anneciğim, Rabbim benim halimden habersiz mi ki ben Ona kocamı şikayet edeyim. Her şerde bir hayır vardır. Ben Rabbimden bana gelene razıyım." Yıllar böyle geçti. İki oğlum oldu. Eşimde daha iyiydi. İçkisi dışında pek kötülüğü kalmamıştı. Oğullarımın biri 10 diğeri 8 yaşına gelmişti. Büyük oğlum o kadar merhametli ve hassastı ki karıncayı incitemezdi. Güzel şiirler hikayeler yazardı. Küçük oğlum biraz yaramazdı. Birgün bir haberle sarsıldık. Eşimin 20 yaşındaki yeğeni kist ameliyatı sırasında vefat etmişti. Apar topar oraya gitmiştik, kızcağızın annesi 2-3 gün şuursuzca dolaştı, konuştu. Haline içler dayanacak gibi değildi.Bir hafta onun yanından hiç ayrılmadım, Ona teselli verdim. Tam bir hafta sonra İzmire dönmek için yola çıktıkki elim bir kaza ve büyük oğlum gözlerimin önünde kanlar içinde Hakka yürüdü. Küçük oğlum da abisinin ölümüne şahit oldu tabii ki. Haftalarca küçük oğlumun girdiği şoktan kurtulabilmesi için tek başıma uğraştım.Hep yüzümü tebessüm eder gördüler. Gözyaşlarımı içime akıttım.Asla Niye ben ? veya Niçin bu olanlar diye sormadım Rabbime. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Resulullahın yaşadıklarına bakınca Allaha Niçin ben? demeye haya ederim. O ki alemin en şereflisi bense onun ayağının tozu bile değilim.


Allahıma şükürler olsun ki 36 yıllık hayatımda gelen sıkıntı ve musibet karşısında bana hep sabrı ihsan etti. Mevlana diyor ki "*Talihsize zahmet gelir Pırtısını toplar, isyan ve küfür mahallesine gider. Talihliye zahmet gelir o da Allah’ın semtine koşar. Evet, şükründen acizim her zahmet ve belada Allahın semtine koşmak nasip oldu. Ölümü böyle karşılamamı yadırgayanlar, ağır depresyon ilaçları kullandığımı bile sandılar.Tek kullandığım sabır ve teslimiyet ilacı halbuki. Halime şaşıranlara nasihat olarak diyorum ki eğer ki bir belaya uğrarsanız lütfen sabra niyetlenin, sabrı tercih ederseniz bela zehir gibi damarlanızı yakarken sabır ve teslimiyetinize karşılık Rabbim diğer taraftan Rahmet panzehirini veriyor.Öyle bir hal oluyorki artık o bela sizi yakmaz oluyor.Öyle bir hal ki "Canlar cananını buldum kovanım yağma olsun "diyorsunuz siz de, Yunus gibi..


Doğum ne kadar olağansa ölümde öyle. Hepimiz ölümü göze alarak geldik dünyaya. Hem her şeyin değeri zıddıyla anlaşılmıyor mu?Çirkinin yanında güzelin , hastalıkta sağlığın kıymeti, ihtiyarlıkta da gençliğin kıymetinin anlaşıldığı gibi..Aslolan zıtlıkları cem edebilmekte. Aslında tüm kainatta her şey yerli yerince. Biz olumluya nispeten olumsuz demişiz. Mesela hidrojen patlayıcı, oksijense yanıcıdır.Suyun yapısını bilmeyen der kendi kendine "Allahım bu hidrojeni niye yarattın insanlara zararı dokunsun diye mi?? Ama ne bilsin ki o patlayan gaz o yanan gazla birleşip, tüm canlılara hayat veren suyu oluşturur.Biri patlayıcıdır , biri yanıcıdır ama ikisi birleşir. Ne patlayan ne de yanan hatta yanan şeyleri bile söndüren bir maddeye dönüşür. Alemde öyle değilmidir ki ne zalimler yanında nice müşfik merhamet sahipleri vardır. Demekki alemin zalimede alime de ihtiyacı vardır. Gereksiz bir şey yoktur.Her şey yerli yerincedir. Gübre denen o hayvan pisliği olmasa o topraktan o mis kokulu güller fışkırır mı??? Biz bazen kainat resminin ucundaki ayrıntıya takılıp bütünü göremiyoruz. Sonra, bu ayrıntı hakkında Rabbimize sui zan ediyoruz. Halbuki bütünü görmeye çalışsak ne çelişki var ne de zıtlık. Allah cümlemize böye bir bakışı nasip etsin. Zıtlıkları cem etmiş, tevhide ulaşıp her zerrede O'nun vechini seyredebilmişlerden olalım inşallah.


Bir de bilelim ki bela ve musibetlerin büyüğü öncelikle peygamberlere, sonra iman derecesine göre evliyaullaha ve salihlere gelir. "Yücelere daha fazla bela gelir. Çünkü Sevgili, güzellere daha çok cilve eder. "Gönlüne belalar geldikçe gülerek karşıla. Şükrü ve sabrı öğreniyorsun, korkma rıza makamı yakın sana."diyor Mevlana. Bu güzel sözler benim gönlümün ümit ışıkları.


Oğlumun ölümünden sonra alim bir kişiyle tanıştım bana Allah'tan ne diliyorsun diye sordu? Ben de cennet isteği ve de cehennem korkusundan arınmış sırf maksudu Allah olan mukarrebblerden olmayı dilediğimi söyledim. Bana " Ne kadar cesursun öyle, bilmez misin ki Allah'ın harem dairesine belasız sabırsız girilmez. Dayanabilecek misin imtihanlara? Bu makamı dilemek kolay iş değil. Önce O'na Tekvir Suresinin son ayetlerini okudum "Alemlerin rabbı olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz." Demek ki Rabbim dilemiş ki bana bunu dilemeyi nasip ediyor. Vermeyi istemeseydi istemeyi vermezdi. Bana düşen gayret, sabır ve teslimiyet. Dayanmaya gelince, Rabbim Bakara suresinin son ayetlerinde "Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz."diyerek bize bunun garantisini veriyor..Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri buraya kadar anlattığım onca şeyi nasıl özetlemiş iki kıtada:


Sen adli zulüm sanma
Sabr it sakın o sanma
Teslim ol oda yanma
Mevlâ görelim neyler. Neylerse güzel eyler


Dime şu niçün şöyle
Bak sonuna sabr eyle
Yerincedir ol öyle
Mevlâ görelim neyler. Neylerse güzel eyler


Size ve tüm gönül dostlarına en içten sevgi,saygı ve selamlarımı sunuyorum.


Allaha emanet olunuz.


--------------------------------------------------------------------------------


Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :


Sayın “Mukarreb” Hanım,


Kıymetli yavrum, inanır mısın yazdığın muhteşem mail karşısında söyleyecek söz bulamıyorum. Hayatın, bu kadar güzel bir özetini çıkarmışsın ki ... Hayata hep tek yönle bakanlar, hep isteyenler, hep benim olsun diyenler, hep yiyelim, içelim, gülelim, eğlenelim diyenler, parmaklarının ucuna iğnenin ucu değerken feryad-ü figan koparanlar, tuttuğu takımın her maçı kazanmasını her yıl şampiyon olmasını isteyenler sizin mailinizi bir okusalar. Ama hayat öyle değil ki. Biri yakıcı, biri yanıcı iki madde (H2O) oranında biraraya geliyor, ondan su isimli hayatın ve herşeyin özü olan bir madde çıkıyor. Çok ilginç. Dünyada da ahirette de müşterek olan tek gıda su. Hayat da böyle. Herşey zıddıyla biliniyor. Ortada bir çelişki yok ki. Sadece tamamlama bir araya getirme, kompoze etmek var. Olay bu. Bunu görmeyenler bir noktada takılı kalıp feryadı koparıyorlar. Zararı kime? Değerli kardeşim, güzel kardeşim sen, 9. senfonideki o muhteşem sesleri duyamıyorsan kabahat Beethoven’de mi? Sen, Necip Fazıl’daki, Nazım Hikmet’teki muhteşem mısraları göremiyorsan, biri solcu, biri sağcı diye takılıp kalıyorsan kabahat kimde? Ah, bir insana ve olaylara tevhid açısından bakabilsek. O zaman hayatın bize sonsuz güzellikler getirdiğini, gördüğümüz her zerrenin bir armağan olduğunu anlayabileceğiz. Ve o zaman aşkla, heyecanla, gözyaşları içinde ürperrek, huşu ile secdeye varacağız. Ne diyelimAllah bunu yeryüzündeki bütün insan kardeşlerimize nasibetsin. Zahiren çelişki gibi görünen olaylar arasındaki irtibatı Mao Çetung eserlerinde çok güzel anlatır. Belki de dünyaya gelişteki asıl maksat o zıdlıklardaki veya zıtlık gibi görünen olaylardaki muhteşem sentezi görebilmek, sezebilmek, anlayabilmek...


Yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygıların en içten gelenini sunuyorum.


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Şad Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]