Sayın “Ağustos Çıkmazı”,

28.2.2007 tarihli mailinizi aldım.

Sorulan sorulara verilen cevapların başlıklarını toplamışsınız. İlginize teşekkür ederim. Ortaya nefis bir şiir çıkmış. Onu dinlerken ekmek arası döner yemiş kadar (tabi yanında ayran) mutlu oldum. Sizin çok ilginç bakış açınız var. Keşke biraraya gelsek de o ekmek arası döneri beraber yesek. Rumuzunuz da bir şiirin ismi. Atila İlhan’ın öyle bir şiiri vardı. Siz, ne kadar zarif bir insansınız. Karacaoğlan bir şiirinde

“Sahibi olduğun kullar övünsün”

der.

Efendim, evet tribünde oturmak da güzel. Ama hani onlar zaman zaman sahaya inip de birer şut atsalar herhalde fena olmaz (gene de Fenerbahçe’den iyi oynarlar). Görüyorsunuz ya Antalya maçından sonra içim çok yanık. O kadar kötü oynadılar ki, o kadar ruhsuz oynadılar ki biz Fenerbahçe’ye gönül verenleri kan kusturdular.  Sonra da utanmadan Volkan olayında olduğu gibi o mübarek seyirciye hayasızca dil uzatıyorlar. Çünkü onlar Fenerbahçeye gönül vermemişler ki. Sadece sirk soytarıları. Ne kadar garip değil mi, insan karşısındaki insanın neden ıstırap çektiğini anlamayınca onların duyduğu acılar, ıstıraplar, döktükleri gözyaşları Volkan gibi işi gücü saçını süslemekle meşgul olanlar için hiçbirşey ifade etmiyor. O kadar boş gözlerle topa bakıyor ki (arkasından hangi sözün geleceğini tahmin edersiniz).

Sevgili “Ağustos Çıkmazı” şaka bir tarafa bizlere neş’e, huzur, mutluluk ve güzellik verecek yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygıların en içten gelenini sunuyorum.

Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :