Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : İnsanları yargılamak hakkını bize kim verdi?
Gönderen : Sabri Babadan Mektup
Tarih : 9/20/2016 8:57:58 PM


.


Kıymetli yavrum,


Acaba aynada kendimize bir baksak, ne göreceğiz? Bir insanı eleştirmek, yargılamak hakkını bize kim verdi? Tarihin yetiştirdiği en büyük insanları inceleyin. Peygamberleri, velîleri, büyük âlimleri, büyük düşünürleri, büyük sanatkârları, büyük devlet adamlarını, büyük sanayicileri, büyük işadamlarını. Hiçbirinde bu iki duruma rastlayamazsınız. Biz kim oluyoruz, biz neyiz ki bir başka insanı yargılayabilelim. Bu biraz haddini aşmak değil midir? Bu insanlar bu hakkı kendilerinde nasıl buluyorlar? Bu yetkiyi kimden alıyorlar. Hayret doğrusu. Kâinatın yetiştirdiği en büyük şair Yunus Emre bir şiirinde

“Miskin Yunus, sen seni
Bir adam mı sanırsın
Halini, miktarını
Bil derlerse ne dersin”

diyor. Bir başka şiirinde ise şöyle anlatıyor:

“Kakımak olaydı ger
Muhammed de kakırdı
Vara yoğa kakırsın
Sen derviş olamazsın”

Kakımak; itiraz etmek, şikayet etmek, eleştirmek, yargılamak mânâsında.


Acaba aynada kendimize bir baksak, ne göreceğiz? Bir insanı eleştirmek, yargılamak hakkını bize kim verdi? Tarihin yetiştirdiği en büyük insanları inceleyin. Peygamberleri, velîleri, büyük âlimleri, büyük düşünürleri, büyük sanatkârları, büyük devlet adamlarını, büyük sanayicileri, büyük işadamlarını. Hiçbirinde bu iki duruma rastlayamazsınız. Biz kim oluyoruz, biz neyiz ki bir başka insanı yargılayabilelim. Bu biraz haddini aşmak değil midir? Bu insanlar bu hakkı kendilerinde nasıl buluyorlar? Bu yetkiyi kimden alıyorlar. Hayret doğrusu. Kâinatın yetiştirdiği en büyük şair Yunus Emre bir şiirinde

“Miskin Yunus, sen seni
Bir adam mı sanırsın
Halini, miktarını
Bil derlerse ne dersin”

diyor. Bir başka şiirinde ise şöyle anlatıyor:

“Kakımak olaydı ger
Muhammed de kakırdı
Vara yoğa kakırsın
Sen derviş olamazsın”

Kakımak; itiraz etmek, şikayet etmek, eleştirmek, yargılamak mânâsında.

Çocukluğumu düşünüyorum: İki velî kadının elinde büyüdüm: Babaannem ve annem. Hâfızamı zorluyorum, bir kere bile ikisinden din, îman, ahlak nutukları dinlemedim. O mübarek velî hanımlar sadece inançlarını yaşarlardı. Bunun söylemini yapmazlardı. Ben bunların hâl dillerine bakarak İslam’a aşık oldum. Hayat boyu birçok din, îman, ahlak nutku atan insan dinledim. Hiçbiri beni etkilemedi. Sözle bir şey olacağını sananlar hayatı hiç mi hiç anlamayanlardır. Hayatın sırları sessizliğin içinde gizlidir. Ve insan ancak sessizlik içinde bu sırları sezebilir. Yunus Emre birçok şiirinde sözün, gereksiz yere söylenilen sözlerin insanın vekarını azalttığını söyler. Ve onları insan şahsiyetine indirilmiş bir darbe gibi görür. Buda’dan sonra Hindistan’ın yetiştirdiği en büyük insan, Mahatma Gandhi, “Sabahleyin evden çıkarken,” diyor, “ayakkabımın üzerindeki bir toz zerresinden kendimi daha büyük görsem ağlayarak Allah’a sığınırım”. Bu misalleri sabaha kadar sıralayabiliriz. Önemli olan kâl değil, hâldir. Önemli olan inanışını aşk haline getirebilmek, sonra o aşkı günlük hayatında bütün nüanslarıyla yaşayabilmektir. Hayatını bir sanat eseri haline getirebilmektir.

Selam, saygı ve sevgi ile.


Sabri Tandoğan Efendi Hz.


Aziz Ruhlarına Fatihalarla.


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]