Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Odun hamalı olmayalım.
Gönderen : Çiğdem
Tarih : 9/24/2016 11:54:20 PM


.



Merhaba Çok Kıymetli Sayın Büyüğüm,





İnşallah İstanbul günlerinizin en güzel şekilde geçiyor olması ve Ankara’ya en büyük hayırlarla dönmeniz dilekleriyle size ve bütün gönül dostlarına selamlar...










Efendim, insanı mevki, makam, ünvan, veya herhangi bir başka dünyevi sıfata takılıp kalmadan bir göz ile görebilenler ve herbirisine hizmet aşkıyla dolu olanlar ne güzel insanlardır. Onlar güzel oldukları kadar özeldirler de. Ne güzel anlatmıştır büyük Yunus:










“Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan





Şer’an evliya olsa hakikatte asidir”










derken ve yine










“Tehi görme hiç kimesneyi





Hiç kimesne tehi değil”










dizelerinde.










Bazı kitaplarda Erzincan’da bir dervişle terzinin hikayesi anlatılır. Bir derviş elinde yırtık, sökük hırkasıyla dolaşmaya başlar bütün terzileri. Ancak terzilerin hiçbiri el sürmezler hırkaya. Zira hırka kirli mi kirlidir. Bu şekilde bütün terzileri dolaşan derviş herbirinde kapı dışarı gönderilirken nihayet bir başka terziye düşer yolu. Terzi alır hırkayı bakar, “Baba” der, “hırkanı öbür gün gel al”. Terzi önce hırkayı yıkar, temizler bir güzel. Ardından tamirini yapar, söküklerini diker. Derviş hırkasını almaya geldiğinde onu tertemiz ve onarılmış olarak görünce velayet gözüyle nazar eder terziye ki kendisi evliyaullahtandır. Bu nazarla dünyası birden bambaşka oluveren terziye zamanın en büyük velilerinden birine talebe olma yolu açılır ve yükselir mana basamaklarında bir bir. Ve o gün bugün Erzincan’da Terzi Baba diye anılır olur adı...










İmam Gazali Hazretleri de İhya’sında şöyle anlatır:










Peygamberlerden birisi Cenab-ı Hakka sorar, “Yarabbi” der, “Senin katında sevilenlerden olduğumu nasıl bileyim?” Cenab-ı Hak Buyurur, “Yoksulların senin hakkındaki duygularına bak ki, Benim katımdaki durumunu anlayasın”.










Sayın büyüğüm, sizin de yedi milyar insanlık alemine açık olan hizmet ve aşk dolu günlerinizin günden güne bereketlenmesi ve gönül bahçenizde daha nice güzelliklerin yeşerip, nice yeni çiçeklerin doğması dileklerimizle hürmetle ellerinizden öpüyor, sonsuz selam, saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz.










Hoş ve esen kalın inşallah.
























Çiğdem





--------------------------------------------------------------------------------





Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :





Kıymetli yavrum, mailini okuyunca ne düşündüm biliyor musun? Keşke imkan olsa da yeryüzündeki yedi milyar insan kardeşimize tek istisna olmadan ayrı ayrı gönderebilsem. Değerli yavrum, benim için dua et, son nefesime kadar o Terzi Baba hikayesini unutmayayım. Öyle muhteşem bir anektod ki sanki dünya kurulduğundan bu yana yeryüzündeki bütün kültürlerin, bütün güzelliklerin özeti bu hikayede anlatılmış. Okurken öyle heyecanlandım ki gözlerim doldu. O yalın ifade, o sadelik, o zarafet içinde bütün güzellikler insanlık alemine sunuluyor. Tevazu, edep, saygı, sevgi, sabır, şükür, kanaat. Rahmetli Sait Faik’in tabiriyle “Bütün lüzumlar ve lazımlar”... Aslında kapı kapı dolaşıp mürşit arayanlar şu hikayeyi okusalar... Bu kendilerine yetmez mi? Ah, onlara bir anlatabilsek “Kapı kapı dolaşma, muradlar sendedir”. Biz, Fenerimiz cebimizde unutmuş, karanlıkta yol almaya çalışan kimseler gibiyiz. İnan yavrum, bütün gerçekler bütün güzellikler önümüze serilmiş. Biraz ilgi, biraz dikkat önümüzü ışıtabilir, aydınlatabilir. Ne olur, hayatımızda bir gün olsun adına nefs denen, ego denen, benlik denen o ifriti bir kenara koyabilsek de hayata ve insanlara yaşamaya, varoluşa bir gün bakabilsek...





Hazret-i Ali ne güzel buyurmuş: “İlim bir nokta idi, onu cahiller teksir etti”. Zavallı insanlar, evleri kitap dolu, çekmeceleri diploma dolu ama sevgiden, saygıdan, incelikten, edep ve tevazudan, hizmet aşkından sabır, şükür ve kanaatten o kadar uzak yaşıyorlar ki hikayedeki gibi kendi odunlarını koltuklarında kendileri götürüyorlar. Hikayeyi bilirsiniz. Bir gün bir kimse Muhyittin Arabi Hazretlerine der ki “Cehennemde kazanların altında yanan odunlar hangi depoda muhafaza ediliyor” Hazret der ki “Bana müsaade et, cehennme bir gidip geleyim, gördüklerimi sana anlatırım”. Aradan zaman geçer. Adam Muhyittin Arabi Hazretlerini görür, depoyu gördünüz mü der? Hazret gülerek cevap verir “Yavrum, cehenneme gittim ama depo filan görmedim. İnsanlar kendi odunlarını koltuklarının altında kendileri götürüyorlar”.





Kıymetli yavrum, Allah bize de, yeryüzündeki bütün insan kardeşlerimize de akıl, idrak versin. “Odun hamalı” olmaktan bizi kurtarsın.





Selam, sevgi ve saygı ile.





Sabri Tandoğan Efendi Hz.


Allah'ın Rahmeti, Peygamber Efendimiz SAV'in Şefaati Gani Gani Onun ve Hakka Göçen Yakınlarının Üstlerine Olsun.

 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]