.
Çok değerli büyüğüm, Aziz Babacığım,
Size ve bütün dostlara hürmet, sevgi ve saygı çiçeklerinden bir demet ile merhaba...
Değerli büyüğüm, YOYAV Kültür Merkezinde düzenlenen program gönüllerimizi aydınlattı, yepyeni hayırlar, incelikler ve güzellikler sundu. Düzenlenen panelde sizin de “Aşk Peygamberi” konulu konuşmanız, Resulullah Efendimizin hayatından birçok kareler içeriyor ve O’nun müstesna şahsiyetini bir nebze de olsa bir meltem rüzgarı misali bugünlere, bizlere taşıyordu... Bu paneli düzenleyen vakıf yöneticilerinden de, bütün konuşmacılardan Allah razı olsun diyoruz... İnşallah böyle güzel kandil günlerinin heyacanını siz değerli büyüklerimizle daha nice yıllar paylaşmak hepimize nasibolur...
Değerli büyüğüm, bu panelde konuşmacılardan birisi tarafından okunan bir şiir de oldukça etkileyiciydi. Daha önce hiç dinlemediğimiz bu şiir öyle hayranlık vericiydi ki bugün o güzel şiire ve onu yazan Peygamber Aşığı Yaman Dedeye bir nebze de olsa bu satırlarda yer verebilmeyi diledik...
Onun hakkında verilen özet bilgiler şöyle:
Yaman Dede 1888 yılında Talas’ta doğar. Babası katı bir ortodokstur. Rum’dur… O zamanki adıyla Diyamandır. İlköğrenimini Rum Ortodoks mektebinde yapar. Ailesi Kastamonu’ya göç ettiği için liseyi burada okuyarak birincilikle tamamlar. Çevresindekiler ona Yamandî Molla lakabını takar. Çünkü o Hıristiyan olduğu halde Mevlâna’ya çok düşkündür. Arapça ve Farsçayı kısa zamanda öğrenir. Mevlâna’nın Mesnevi’si onun içindeki ateşi kor hâline getirmiştir. Mesnevî’nin ilk beyitlerinden çok etkilenir. Şeyh Sadi’nin Gülistan’ını ezberlercesine okur. Doğunun bu gizemli kaynakları onu İslâm inancının şefkat iklimine götürür. İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirerek avukat olur. Bir ara eğitimcilik ve avukatlık yapar. Artık bu dönemlerde Müslümanlığı içten içe yaşar; fakat bunu ailesinden gizler. Konya’yla İstanbul arasında mekik dokur. Mevlâna’yı dili döndüğünce geniş kitlelere anlatır.
Gizliden gizliye yaşadığı inancını ifşa etmenin zamanı geldiğine inandığı için elli beş yaşında iken 15 Şubat 1942’de ismini değiştirir ve Mehmet Abdülkadir Keçeoğlu adını alarak nüfus idaresine yazdırır. Durumu ailesine açınca, ailesi tarafından dışlanır. Bu noktadan sonra yapacağı tek şey, ceketini alıp evden çıkmaktır; o da onu yapar. Bundan sonraki hayatında bir evlilik daha geçirir. Zamanını öğrenci yetiştirerek anlamlandırır. Şeyhi olan ve hayatını şekillendiren Ahmet Remzi Dede, ona “Yaman Dede” adını verir; böylece tanınır.
Yaman Dede’nin Peygamber aşkı dillere destandır. O, Resulullah’ı canından çok sevmiştir. Yaman Dede iyi bir şâirdir aynı zamanda. Dinî ve tasavvufî temalı şiirlerle tanınmıştır (Kaynak: Nihat Malkoç).
Kâinatın serveri Hz. Muhammed (SAV) ‘le ilgili olarak yazdığı bir şiiri, pek çok kişinin hafızasında çiçek çiçek açmıştır:
“Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Resûlallâh
Nasıl bilmem bu nîrâna dayandım yâ Resûlallâh
Ezel bezminde bir dinmez figândım yâ Resûlallâh
Cemâlinle ferah-nâk et ki, yandım yâ Resûlallâh
Yanan kalbe devâsın sen, bulunmaz bir şifâsın sen
Muazzam bir sehâsın sen, dilersen reh-nümâsın sen
Habîb-i Kibriyâsın sen, Muhammed Mustafâ’sın sen
Cemâlinle ferah-nâk et ki, yandım yâ Resûlallâh
Gül açmaz, çağlayan akmaz, İlâhî nûrun olmazsa
Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
Firâk ağlar, visâl ağlar, ezel mestûrun olmazsa
Cemâlinle ferah-nâk et ki, yandım yâ Resûlallâh
Erir cânlar o gül-bûy-ı revân-bahşın hevâsından
Güneş titrer, yanar dîdârının, bak, ihtirâsından
Perîşân bir niyâz inler hayâtın müntehâsından
Cemâlinle ferah-nâk et ki, yandım yâ Resûlallâh
Susuz kalsam, yanan çöllerde cân versem elem duymam
Yanardağlar yanar bağrımda, ummanlardan nem duymam
Alevler yağsa göklerden ve ben messeylesem duymam
Cemâlinle ferah-nâk et ki, yandım yâ Resûlallâh
Ne devlettir yumup aşkınla göz, râhında cân vermek
Nasîb olmaz mı Sultânım haremgâhında cân vermek
Sönerken gözlerim âsân olur âhında cân vermek
Cemâlinle ferah-nâk et ki, yandım yâ Resûlallâh
Boynu büktüm, perîşânım, bu derdin sende tedbîri
Lebim kavruldu âteşden döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlüm murâd eylerse taltîf eyle Kıtmîr’i
Cemâlinle ferah-nâk et ki, yandım yâ Resûlallâh
(Ferahnak etmek: Ferahlandırmak)
Bir gönül dostu ve ahlâk abidesi olan Yaman Dede ile ilgili hazırlanan eserler arasında öncelikle Mustafa Özdamar’ın yazdığı “Yaman Dede Belgeseli ve Muhsin İlyas Subaşı’nın “İki Mevlevi” adlı eserleri yer alıyor.
Aziz büyüğüm, burada satırlardan ayrılırken Hak yoluna baş koyan ve bu yolda hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen Allah dostu, Peygamber dostu ve aşığı siz çok değerli büyüklerimizi hürmet, sevgi ve selamların hiç bitmeyecek olanları ile selamlıyoruz, Allah’ın selamı sizlerin üzerine olsun... Bütün gönül dostlarına da selamlar, sevgiler ve saygılar...
Çiğdem
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Çiğdem Hanım,
Kıymetli yavrum, Peygamber Efendimizin doğum günü nedeniyle YOYAV’da tertiplenen doğum günü toplantısında okunan Yaman Dede şiiri herkes gibi beni de ürpertti. Yaman Dede’ye hep gittikçe artan bir sevgi sevgi ve saygı duydum. Ne güzel bir insan. Allah’ın rahmeti, Peygamberin şefaati üzerine olsun. Yarabbi, Yaman Dede’deki aşk ne kutsal bir duygu. İnsanın “Sevince böyle sevmeli” diyesi geliyor. Ne muhteşem bir aşk ki bir diyamandan, bir nur çıkıyor, Yaman Dede diyor. Kainatın Efendisine misli görülmeyen bir aşkla bağlanıyor. Ve yaşadığı sürece mısra mısra o aşkı terennüm ediyor. Allah’ım öyle bir aşkı hepimize nasibeyle. Biz de o aşkla her an biraz daha Allah’a ve O’nun Resulüne biraz daha yaklaşalım. Ve
“Ballar balını buldum
Kovanım yağma olsun”
diyelim. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Allah Onları ve Hakka Göçen Yakınlarını Resulullah SAV Efendimize Komşu Eylesin.
Himmetleri Üzerimize Olsun.