.
Çok değerli babacığım,
Hürmetle ellerinizden öper, huzurunuzda tüm gönül dostlarımı saygıyla selamlar müsaadeniz olur ise, bu hikayeyi paylaşmak isterim.
Bir dilencinin krala öğrettiği...
Hikâyeye göre bir kral, sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar.
Hikâyeye göre bir kral, sabah gezintisi sırasında bir dilenciye rastlar. "Dile benden ne dilersen" diye soran krala dilenci gülerek, "sanki benim her dileğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi soruyorsunuz" der. Kral bu cevaba şaşırır ve sohbet ilerler. "Pek tabii her dediğini yerine getirebilirim. Sen söyle bakalım, ne istiyorsun?" "Söz vermeden önce iki kez düşünün kralım" der. Dilenci, sıradan bir dilenci değildir. Kral ısrar eder. "Ne istersen iste, sana verebilirim. Ben güçlü bir kralım. Yerine getiremeyeceğim hiçbir dileğin olamaz" der. Bunun üzerine dilenci, elindeki kâseyi krala uzatır ve "bu kâseyi herhangi bir şeyle doldurabilir misiniz?" diye sorar. Kral bir kahkaha atar ve vezirine kâseyi altınla doldurmasını emreder. Kâse dolup taşmakta, ama sonrasında hemen boşalmaktadır. Altınlar, buhar olup uçmaktadır sanki. Kralın onuru kırılır. Bir dilencinin kâsesini dolduramadığı ülkede kulaktan kulağa yayılır. Giderek pırlantalar, elmaslar, yakutlar akıtılır kâseye. Ne var ki kâsenin dibi yoktur sanki. Dolup taşmasına rağmen kâse sürekli olarak boş kalmaktadır. Kral yenik düşmüştür. Dilenciye yakarır: "Tamam, tamam sen kazandın". "Dileğini yerine getiremedim, ama lütfen bana kâsenin neden yapılmış olduğunu söyle" der. "Çok basit" diye yanıtlar dilenci. "İnsan dimağından yapılmıştır. Yani insanın arzu ve isteklerinden. Doymak bilmez oluşu bundandır. Bu gerçeği bir kez kavrarsan yaşantın değişir. İstek dediğin nedir ki! İstek, ulaşılana kadar, belli bir süre heyecan veren bir duygudur. Örneğin bir iş istersin... Bir araba... Ev... Eş... Bir başka şey!.. Tek tek her birini elde ettiğinde, her şey anlamını yitirir. Neden? Çünkü beynin, aklın onları dışlar. İş senin, araba da garajdadır ve artık istek uyandırmamaktadır. Heyecan, onu elde ettiğinde sönüp gitmiştir. Gene boşluğa düşer, yeni bir istek yaratmak zorunda kalırsın. İstek, doyumsuzluk uyandırır ve giderek bir 'dilenci' olursun. Bir istekten diğerine çırpınıp durursun. Amacına ulaşır ulaşmaz bir yenisini yaratırsın. İsteğin bu yönünü kavradığında yaşamının dönüm noktasındasın demektir. Bu durum, ancak seni mutlu edecek şeyleri dışarıda değil, kendi içinde aradığın zaman gerçekleşir. Ve gerçek tatmine ve mutluluğa ancak o zaman erişirsin" der.
Gelelim hikâyenin verdiği derse:
Şu gelip geçici fani dünyada, farz edelim, kral bile olsanız bir dilenciden öğrenebileceğiniz çok önemli yaşam dersleri olabilir. Hiç kuşkusuz, gerçek mutluluk, insanın içinde ve kendi elindedir. Saadeti ve başarıyı yakalayamayanlar, hatayı başka yerde değil, kesinlikle kendilerinde aramalıdırlar. Birşeyi hırsla elde etmek doğru olmaz, sonuç vermez. Elde edildikten sonra da onu koruması şarttır. Bu becerisi ancak hayatı anlamlı kılar. Yaşam bu, hiç belli olmaz. Bakarsınız, bir kralın dilenciye, bir dilencinin de krala dönüşmesi an meselesidir.
Nitekim, Kudsi Hadis bu söylediklerimizi doğruluyor ‘Kulun kalbi, Allah’ın iki parmağı arasındadır’ demiyor muydu?
Ahmed F. YÜKSEL
Saygılarımla,