Konu : Herşey, birbirine o kadar bağlı ki
Gönderen :
Suyu Arayan Adam
Tarih :
3/3/2007 7:33:30 AM
Merhaba Efendim;
Müsaadenizle bir hatıramı sizinle ve tüm gönül dostları ile paylaşmak istiyor yaşanılan bu olaydan çıkarılacak dersler için görüşlerinizi murad ediyorum Efendim.
“Bir Ankara gecesi ve akşam ziyareti sonrası, aile dostumuz bir hanım ve 2 yaşında kızı yanımızda (ailece gönül dostlarımızdandır), eşimle Keçiören’deki evimize dönüyoruz. Kullandığım arabanın ön koltuğunda eşim, arka koltukta da ziyaretten birlikte döndüğümüz hanım ve küçük kızı var. Saat 22.00-22.30 sıraları. Kazım Karabekir Caddesi’nden Fatih Köprüsüne gelmiştik ve birlikte döndüğümüz arkadaşımızı ve kızını Basınevleri’ndeki evine bırakıp Tepebaşı’ndaki evimize geçecektik. Keçiören’e gidenler bilirler; Dışkapı tarafında Keçiören’e giderken Fatih Köprüsü’nün altından sola, Sanatoryum Caddesine geçer gibi kıvrılmak ve oradan Basınevleri’ne sapmak gerekir. Fatih Köprüsü’nün altından sağa yönelmişken yolun ortasında bir karartı görerek yavaşladım. Bir şey vardı yolda ve kısmen hareket ediyordu. Bir hayvanın yolda yattığını zannettim ve durdum. Flanşörleri yakıp arabadan indiğimde, yoldaki karartının bir insan olduğunu , kolunun bacağının hareket ettiğini , tabir caiz ise kıvrandığını gördüm. Geçen birkaç araç da bizi görünce durmuştu. Yerde kıvranan bir insan ve kırılan ve dağılan bir bisiklet. Yaralının ayakkabısı v.s yola dağılmış.Ortalık karanlık ve ancak arabaların farları ile yol kısmen aydınlanıyor. Gelen araçların bu loş ışıkta, yerde yatan ve kıvranan delikanlının üzerinden geçip gitmeleri , ezmeleri kuvvetle muhtemeldi.
Allah’a şükür biz süratli değiliz ve görüp durabildik yerde yatanı. Arabadaki hanımlarla 17-18 yaşındaki yaralı delikanlıyı arka koltuğa yatırdık, hanımlar ön koltuğa sıkıştı. Duran araçlardan inenlerden birinin , en yakın sağlık kuruluşunun SSK Dışkapı Hastanesi olduğunu söylemesi üzerine o hastaneye gitmeye hazırlanırken bir taksi şoförü “durum yerde bir plaka var, yaralıya vuran aracın olmalı bunu da alın” diye elimize bir plaka tutuşturdu ve hastaneye geldik.
Yaralıyı acil servise yatırıp, hastane polisine de durumu anlattık. Kimlik bilgilerimizi ve telefon numaralarımızı bıraktık. Kısa kısa alınıp yazılan ifadelerden sonra evimize döndük. Ertesi gün hastaneyi aradık, yaralının durumunu sorduk, hastanın ailesinin bulunduğunu, yaralının Siteler'de bir mağazada çalıştığını ve akşam geç saatlerde işinden evine dönerken olay yerinde bir aracın ona çarptığını ve kaçtığını ,teslim ettiğimiz plakanın lüks bir otomobile ait olduğunu ve otomobilin gece yakalandığını, Subayevleri'nde polis karakoluna çekildiğini, , yakalanan otomobilin sahibi tarafından Bayındır Hastanesi'ne götürüldüğünü söyledi.
Birkaç gün sonra hastaneye gittiğimde hastanın bir yakını hayati tehlikeyi atlattığını ve tüm masrafların çarpan aile tarafından karşılandığını, şikayetçi olmayacaklarını v.s. söyledi. Delikanlının yaşayacak olmasına çok sevinmiştik tabi.
Olaydan birkaç ay sonra idi herhalde. Sıhhiye'deki ofisimize orta yaşlı bir erkek ile bir genç gelmiş, ellerinde bir hediye paketi ile bizi bekliyordu, tanımıyorduk. Kendilerini tanıttılar. O gece hastaneye götürdüğümüz genç ve babası imiş gelenler. Teşekkür ziyaretine gelmişler. Baba minnettardı tabi. Duygularını ifade edecek kelime bulamıyordu. Sanatoryum Caddesi' nde oturduklarını, gece eve gelirken bu kazanın olduğunu, çarpan otomobil sahibinin tüm masrafları karşıladığını v.s. söyledi.. Maddi durumlarının çok iyi olmadığı belli oluyordu. Delikanlı çok az konuştu ama gözleri çok şey anlatıyordu. Şikayetçi olmadıklarını söylediler. Muhtemelen, kazada kusuru olan varlıklı zat, şikayetçi olmamalarını temin etmişti.
Sonuçta, Rabbimiz delikanlıyı ailesine bağışlamış, sevdiklerinin elinden almamıştı. Her şey başından böyle planlanmıştı ve yaşandı.
Aradan yaklaşık on yıl geçti. Olayı yaşayanlar olarak bir araya gelip bu olayı hatırladığımızda , kazanın oluş şekli ve sonrasındaki gelişmelerin (yaralıyı görmemiz, hastaneye yetiştirmemiz, plakanın düşmesi, aracın yakalanması, araç sahibinin kaçmış olması, yakalanınca ilgi göstermesi , delikanlının kurtulması, ziyaretleri v.b) tesadüf olmadığı, her bir vakıanın ve ayrıntının baştan itibaren yazıldığı gerçeğini hatırlıyor, yaşadığımız her gün için Rabbimize neler borçlu olduğumuzu idrak ediyoruz. “
Unutamadığım bir olayı sevgili gönül dostları ile paylaşmak istedim. Sürçü lisan ettik ise affola. Selam ve saygılarımla.
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Herşey, birbirine o kadar bağlı ki Yazan Suyu Arayan Adam
Cvp: Herşey, birbirine o kadar bağlı ki Yazan Sabri Tandoğan
|