.
Merhum Hocam Operatör Doktor Münir Derman Hazretleri’nin de bir sözünü hep hatırlarım, üzerinde düşünürüm. “Öyle insanlar gördüm ki sırtında elbisesi yok, öyle elbiseler gördüm ki içinde insan yok.” Bunlar bize hep bir çelişkiyi söylüyor. İç ile dış, zâhir ile batın, öz ile şekil; hayatın hangi cephesine bakarsak bakalım, bu çelişkiyi görüyoruz. Birtakım insanlar mâneviyat adına, güzellik adına hep zâhire, şekle sarılıyorlar. O insanların nazarında dinin en yüce hakikatleri, güzellikleri hep birer şekilden ibaret. Birtakım ritüellerle durumu kurtardıklarını sanıyorlar. Ve kendilerini ve çevrelerini aldattıklarının, inançlarına ihanet ettiklerinin farkında bile değiller. Birtakım kimseler tam aksine, onlar da yalnız bâtına, derûni olana, içsel olana önem veriyorlar, şekli hiçe sayıyorlar. Çocukluğumuzdan beri hep işitiriz. Kendilerine namazdan, oruçtan, hacdan, zekattan sorulduğu zaman; “Efendim,” derler, “bunlar şekilden ibaret. Sadece suretin muhtelif görünüşleri. Sen kalbe bak. Benim kalbim tertemiz.” Be kardeşim, sen kalbini tursille mi, persille mi yıkıyorsun? Böyle bembeyaz, tertemiz olduğunu iddia ediyorsun. Oysa gerçekten mânâ yolunda, aşk yolunda ömürlerini tüketen, gecelerini gündüzlerine katan öyle insanlar vardır ki, bu konular açıldığı zaman renkleri değişir, titrerler, ürperirler ve derinden bir ah çekerek, “aman” derler, “benim için çok dua edin. Bu aciz, günahkâr kul, dualarınıza muhtaç.” Bu gibi durumlar hep devam eder gider. Oysa bizlerin İslâmiyet’in özünden, ruhundan, aşkından uzaklaşmamızdan başka bir şey değildir bunlar. İslâm bir sentezdir. İç ile dış, madde ile mânâ, ruh ile beden, kadın ile erkek, dünya ile âhiret arasında kurulan en güzel, en yüce, en muhteşem bir sentez...