.
Muhterem Hocam gül ellerinizden öpüyorum.
Epey zamandan beridir siteye yazamadım bunun mahçubiyeti içindeyim. Konferansa katılmadan evvel yoğun bakımda olan emekli bir mesai arkadaşımın ziyaretinde bulundum. Kendisine gönlümce dua ettim ALLAH’ım ona hayırlı kapı açması için niyazda bulundum.
Konferansın konusu insan ve estetik, konferansın kendisi bizatihi estetikti. 27/03/2010 tarihide YOYAV ‘da konferansınıza katılıp, o muhteşem atmosferde her zamanki gibi incelik, zerafet, nezaket kısacası bir estetik vardı. Konferansa katılamayanlar için alabildiğim kadarıyla (anlatılanların dışına çıkmamaya çalışarak) notlarımı gönül dostlarımla paylaşmak istedim:
En derin hürmetlerimi sunar saygıyla ellerinizden öperim.
Şahver MERAL
İNSAN VE ESTETİK
Estetik: İncelik, güzellik, ahenk ve uyumdur. Bu konu bazı insanlar için lüks olabilir. Ancak mesele hiç te sandığımız gibi basit değildir. Bugün çoğu mimarlarımızda estetik duygusu ne yazık ki yoktur. Çevremize baktığımızda estetikle uzaktan yakından ilgisi olmayan acayip binalar yapılıyor. (örnek olarak Atatürk Kültür Merkezi gösteriliyor) İspanya’da koca Madrit’te hiçbir ev birbirine benzemez. Her biri ayrı bir güzellik, ayrı bir estetiktir. Paris hakeza başlı başına bir tablo, caddeleri sanki cetvelle çizilmiş, yollar son derecede düzgün. Bana göre dünyanın en güzel şehri. Bütün bunlar bizde niçin olmasın?
Estetik denilince mimari, resim, şiir.. akla gelir. Bunlar da estetik konusudur ama estetiğin asıl konusu İnsandır. Örnek mi? Mesela uzun yıllar tanıma imkanı bulduğum Mevhibe İnönü, Samiha Ayverdi Hanımefendiler: Her ikisi de edebin, inceliğin, zarafetin en güzel birer örneği idiler. Güzel bir mimari, güzel bir tablo, güzel bir şiir bütün bunlara eyvallah ama asıl önemli olan bir insan için şiir gibi olabilmek. İnsan inceliğiyle, zerafetiyle, nezaketiyle bir cazibe ve anlam kazanıyor. Bugün Türk toplumunda kabalık ön plana çıkarılıyor. Bu, topluma yapılan bir suikasttır. Cenab-ı Hak bizim estetik duygularımızın gelişmesi için binlerce estetik güzellikler, çiçekler yaratmıştır. İçimizin açılması, gönlümüzde en nezih duyguların uyanması için herbirine ayrı ayrı güzellik ve estetik vermiştir.
Hz.Ömer’e sormuşlar kimin imanına sahip olmak isterdin? O da “Geceleri çöllerde kumların üzerine oturup gökyüzüne bakarak ağlayan yaşlı çöl kadınlarının imanına sahip olmak isterdim’’ cevabını vermiş. Yaşlı çöl kadını tertemiz bir ruh haliyle gökyüzüne bakar bakar, ağlar, ALLAH’a dua eder. ALLAH cümlemize bu güzelliği nasip etsin.
Bir insan için en büyük ibadet, kırık bir gönüle girmektir, kırk kere hacca gitmek değildir. Sımsıcak, tertemiz, bembeyaz bir gönülle dertli bir insanın yanına gidip hatır sormak, onun kalbini kazanmak, bir yetimin başını okşamak bir insanın ulaşabileceği en büyük estetiktir. Bütün mesele birbirimize sıcak, yakın bir ilgi gösterebilmektir. Omzuna konulan sıcak bir el bir kimseyi intiharın eşiğinden döndürebilir. En büyük ibadet bir insan gönlüne girmektir. Yunus Emre’nin dediği gibi “Hepisinden iyisi bir gönüle girmektir’’.
Bir kimseyi gördüğünüzde size ALLAH’ı hatırlatıyorsa o kimse velidir. İçimizde öyle bir sevgi, öyle bir aşk olsun ki bizi görenler ALLAH’ı hatırlasınlar. Kendinizi bir gün mutsuz, bedbin, karamsar hissederseniz hemen arayın bulun ve gönlü kırık bir insanı mutlu edin. Göreceksiniz bütüün bedbinliğiniz, karamsarlığınız, mutsuzluğunuz dağılacak, kendinizi çok mutlu, huzurlu hissedeceksiniz. Mesele gönül zenginliğidir. Paylaştıkça artan büyük bir ibadettir.
Bir kalbi kazanmak için öyle büyük paralar harcamaya gerek yok, bir sıcak tebessüm, bir sıcak dokunuş bile bunun için yeterlidir. ALLAH bizleri gönül kıranlardan değil, gönül yapanlardan eylesin.
Bu mübarek YOYAV da bir ibadet yeridir. Her zaman olduğu gibi bugün de sizlerden istirhamım şudur ki kalbimizde ne kadar dargınlık, kırgınlık varsa bu mübarek çatının altından ayrılmadan evvel hepsini birer birer unutalım. Hayata en temiz duygularla yeniden başlayalım.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.