Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : “Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” Merhum Mehmet Akif Ersoy.
Gönderen : "Vatan Evladı"
Tarih : 10/27/2016 8:49:25 PM


.



Çanakkale savaşı hakkında bunları biliyor musunuz?


(Bu makale, teknolojinin her şeyi çözeceğine inanan, teknoloji budalalarına ithaf edilmiştir)










Enver Paşa’nın Alman hayranlığının bize yüzbinlerce vatan evladına ve bir imparatorluğun tasfiyesine neden olduğunu, Almanlarla yapılan gizli anlaşmanın kabinedeki bakanlardan bile gizlendiğini, aradan yüz yıl geçmesine rağmen yabancı hayranlığı hastalığımızın geçmediğini, sadece hayran olunanların değiştiğini,










Sultan Abdülhamid’in olayları kırk yıl önceden görerek Çanakkale’deki tabyaları güçlendirdiğini ve elden geçirdiğini, bazı yeni tabyaları inşa ettirdiğini, onun yaptığı çalışmaların belki de savaşın seyrini değiştirdiğini,










Aç ve perişan halkın dişinden tırnağından artırarak devletine kazandırmak istediği ve parası peşin ödenmiş iki savaş gemimize İngilizlerin el koyduğunu, tüm ültimatomlarımıza rağmen paramızı geri ödemediklerini ve bu gemilere daha sonra askerlerini doldurarak Çanakkale’ye yolladıklarını,










Padişahın “Cihad” ilanını duyan ve Avustralya’da yaşayan iki zenci müslümanın, Türklerle savaşa giden birliğe ateş açtığını ve orada şehit edildiklerini, orada bulunan ve olayı yaşayan Avustralyalıların bu olayın nedenini uzun süre anlayamadıklarını,










Yüzlerce yıl Osmanlının ekmeğini yemiş olan ve Osmanlıdan sadece saygı ve hoşgörü görmüş olan gayr-i müslimlerin, İngiliz-Fransız donanmasının gelmekte olduğunu duyunca sevinç gösterileri yaptığını,










Savaş istatistiklerine göre bir m2’ye 6000 mermi düştüğünü, bu oranın dünya savaş tarihinin en yüksek oranı olduğunu, havada iki merminin çarpışma ihtimalinin 600 milyonda bir olduğunu, bu çarpışan mermilerden Çanakkale’de onlarca bulunduğunu Savaş Gazilerinin “Cehennem diye bir yer vardır ,biz orayı gördük” dediklerini,










Osmanlı Devletinin elinde sadece 26 deniz mayını kaldığını, Nusret gemimizin kaptanının (Tophaneli Hakkı Binbaşı ) mayınları nereye ve ne zaman bırakması gerektiği bir gece önce rüyasında bir yüce kişi tarafından kendisine bildirildiğini, bu mayınların hiç akla gelmeyecek biçimde Ertuğrul koyunda kıyıya paralel olarak döküldüğünü, İngilizlerin boğazı defalarca dikine kontrol etmelerine rağmen bu mayınları tespit edemediklerini çünkü Nusret’in bu mayınları son mayın kontrolünden sonra sabaha karşı bıraktığını,










Edremitli Seyit Onbaşının, Topun ağzına mermi süren vinç tesisatı bombardımanda kullanılamaz hale gelince “Ya Allah Bismillah” diyerek üç tane 275 kiloluk mermiyi tek başına arka arkaya kaldırarak yatağa sürdüğünü ve ateşlediğini, bu işlemi yapabilmesi için her defasına üç basamaklı metal bir merdivenden çıkması gerektiğini, üçüncü atışta İngilizlerin “Ocean” zırhlısının dümenini parçaladığını, dümeni kırılan “Ocean”ın sarhoş bir serseri gibi mayınlara sürüklendiğini bir mayına çarparak havaya uçtuğunu ve yirmi dakika içinde battığını,










Cumhuriyet kurulduktan çok sonra Mustafa Kemal’in Edremit’i ziyareti sırasında Seyit Onbaşıyı sorduğunu, Kaymakamın Seyit Onbaşı’yı Mustafa Kemal’in huzuruna çıkarmadan önce kılığını beğenmeyip, tıraş ettirip takım elbise giydirdiğini, bu olayın Mustafa Kemal’i derinden yaraladığını, Kaymakam dahil orada bulunan herkesi azarladığını, Seyit Onbaşının ölene kadar ormancılık yaparak sefalet içinde perişan yaşadığını,










Türk ordusunun başındaki Alman Liman Von Sanders Paşa’nın çıkarma beklenen bölgeleri kasıtlı olarak yanlış hesapladığı, İngilizleri ve Türkleri olabildiğince birbirine kırdırarak İngilizlerin dikkatini bu bölgeye çekmeyi, bu sayede Avrupa’da savaşan Alman askerlerinin karşısında daha zayıf bir askeri güç olmasını ve Alman birliklerini rahatlatmayı amaçladığını, tüm savaş boyunca Liman Paşanın hiçbir askeri tahmininin tutmadığını, aradan yüz yıl geçmesine rağmen bu şüphenin hala kafaları kemirdiğini,










Çıkarma beklenmediği için küçük bir takımdan başka hiçbir askeri birliğin bulunmadığı koya çıkan 4000 İngiliz askerine Yahya Çavuş ve arkadaşlarının eski tip piyade tüfekleriyle 18 saat boyunca karşı koyduğunu, mermi israfı yapmamak için asla tek dolaşan hedeflere ateş edilmediğini, neredeyse hiçbir mermi israfının yapılmadığını, Ezineli Yahya Çavuş ve arkadaşlarının hepsinin orada şehit olduğunu Bu çarpışma ve şehadetin belki de savaşı kurtardığını, bu bölgeye çıkarma yapıldığını haber alan diğer birliklerin bölgeye yetişmesi için gereken zamanın kanla kazanıldığını ,










Bir bölgeye çıkarma yapan 2000 kişilik İngiliz ve Fransız bölüğünün o bölgede bulunan selvi ağaçlarını Türk birliği sandıklarını, hepsinin kaçarak bölgeyi terk ettiklerini, bu olayın yıllar sonra kendi raporlarından ve yazılı kaynaklarından öğrendiğimizi, kimsenin nasıl olupta 2000 kişinin aynı anda hayaller gördüğünü açıklayamadığını,










Galatasaray Sultanisi (Lisesi) öğrencilerinin okul sıralarını bırakarak cepheye koştuklarını, 15-16 yaşlarındaki bu fidanların hepsinin tek bir saldırıda İngiliz makinelisi ile biçildiğini, olayı gören bir Türk askerinin yıllarca ağzını bıçak açmadığını ve ne zaman Çanakkale’den bahsedilse hüngür hüngür ağladığını,










Okuma yazma oranının yüzde beşlerde olduğu bir dönemde bizim Çanakkale’ye yetişmiş evlatlarımızı yolladığımızı ve memleketin en az 100 yılını bozuk para harcar gibi harcadığımızı, Darü’l Fünun’un tüm son sınıf öğrencileri şehit olduğu için o sene hiç mezun vermediğini,










Ortalığı basan sinekler yüzünden hiçbir yiyecek maddesinin birkaç tane sinek yutmadan yenilemeyeceğini, Salgın hastalıkların da savaş kadar can aldığını,










Çanakkale’de doktorların askerlerden daha çok yorulduğunu, binlerce yaralıyla ilgilenmek zorunda kaldıklarını, Ümitsiz vakalarla hiç ilgilenilmediğini ve kurtulma şansı olanlara öncelik verildiğini, Bir Türk doktorun önüne kendi oğlunun getirildiğini, “Kurtulma şansı yok” diye oğlunu tedavi etmediğini, hemen bir sonraki yaralıyı istediğini, yaralılardan ancak ertesi gün başını alabildiğini ve o zaman oğlunun mezarına gidebildiğini,










Savaşın özellikle sonlarına doğru ordunun istihkakları azalttığını, askere günde sadece yarım ekmek verilebildiğini, bu ekmeğin de taş gibi kuru olduğunu Açlık içinde siperlerde yaşayan Mehmetlerin ayakkabı köselelerini kaynatıp çorba niyetine içmeye çalıştıklarını,










Medeniyetin öncüsü İngilizlerin beyaz bayrak sallayan Türk askerlerini kurşuna dizdiğini, esir askerlerimizi tahta barakalara doldurarak diri diri yaktıklarını,esir alınan aç Türk esirlere maymunlara fıstık atar gibi yiyecek kırıntıları atarak eğlendiklerini, Türk askerinin savaşta silahsız düşman askerini öldürmediklerini hayretle gördüklerini, bu sayede çok sayıda İngiliz ve Anzak’ın ölümden döndüğünü, bunlardan birinin sonraki yıllarda İngiltere Genel Kurmay Başkanı olduğunu,










Ayrılırken hırsını alamayan İngiliz ve Avustralyalı askerlerin ölü Türk askerlerinin kafataslarını keserek ülkelerine götürdüklerini Bu yenilgiyi asla unutamayacaklarını, bir gün mutlaka buraya yeniden geleceklerini BİLİYOR MUYDUNUZ?










Çanakkale deniz zaferinin 91. Anma yıldönümü olan 18 Mart Gecesi, birkaç ulusal kanal dışında hiçbir TV kanalı adam gibi yayın yapmadı, çoğu kanal eğlence ve yarışma programlarına devam ettiler, gazeteler ise konuya lütfen değindiler.





Şu anda televizyona bakıyorum... Bir manken hanım kızımız sevgilisinin cipine binerken müthiş bir frikik vermiş. Kameralar zoom yapıyor, görüntü büyüyor, bu görüntü tüm ekranı kaplıyor, hayatımızı kaplar gibi. Uzaklarda bir yerlerde soğuk bir rüzgar esiyor. Ağaç dalları sallanıyor, yapraklar hışırdıyor. Yerin altından iniltiler geliyor sanki... Yolcular artık durmuyor, gelip geçtikleri ve bir devrin battığı bu yerlerde. Toprak üzgün, sükunetini koruyor. Belli ki bağrında yatanları düşünüyor. Ve Mehmetlerin kemikleri sızlıyor, sızlıyor, sızlıyor...










Sizin de içiniz sızlıyor mu ?















Saygılar










Vatan evladı










--------------------------------------------------------------------------------





Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :





Sayın “Vatan Evladı”,





Gözyaşları içinde okudum. Allah sizden milyon kere razı olsun. Sizinle iftihar ettik. Gurur duyduk. Sağolun, varolun. Allah sayılarınızı artırsın.





Selam, sevgi ve saygı ile.










Sabri Tandoğan Efendi Hz.


Allah Ondan ve Bütün Hak Aşıklarından Gani Gani Razı Olsun.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]