.
Meselâ ben Danıştay’dan ayrılalı on iki sene oldu. İçinizde de dedektiflik yapmak isteyen varsa, gitsin Danıştay’daki odacılara sorsun. Desin ki, “Sabri Bey size nasıl davranırdı?” Hepsinden alacağınız cevap şudur: “Sabri Bey bize, biz bir hükümdarmışız gibi davranırdı.” Ne kaybettim? Hepsi beni severdi, hepsi bana hizmet etmek için çırpınırdı. Bir çay isterdim, kaç kişi çay getirirdi. Hayat böyle yavrum…
Meselâ ben evlendim, Rânâ Hanım ile kırk dört yıl evli kaldım. Ben hâkimdim, o savcıydı. Bir kere ben Rânâ’nın önünde ayak ayaküstüne atarak oturmadım. Hürmetimden. Bir kere ben Rânâ’ya, “Git bana bir su getir.” demedim. Kalkar kendim içerdim, gelirken de elimde bir bardak su, “Rânâcım, su içer misin?” derdim. Ne kaybettim? Buna mukabil işte, bizim aile hayatımızı tanıyanlar var içinizde, onlara sorun, Rânâ da bana her zaman bir hükümdara hitap eder gibi hitap etti, bir krala davranır gibi davrandı. Karşılıklı sevgi, saygı ile kırk dört yılımız bitti. Rânâ’yı Karşıyaka Mezarlığı’na defnettim. Onun yanında kendime de yer yaptırdım. Aklınızda olsun, taşımı bile koydum, bir taşın üstü yazılacak, o kadar. Ama Rânâ’nın yanında. Aman beni başka yere gömmeyin sonra o tarafta davacı olurum. Mesele bu işte yavrum.
Biz niye insanların kalbini kıralım, niye onlara kaba davranalım, var mı bir sebep? Davranırsak ne olur, tokat gelir arkadaş. En fazla bir gün iki gün arayla tokat gelir. Hem de hiç ummadığın bir kimseden. Onun için aman dikkat edelim hayat yolunda, herkese, ama herkese bir hükümdar gibi muamele edelim. Diyeceksiniz ki “İyi ama babacığım herkes buna lâyık mı?” Lâyık olsun olmasın, biz edelim.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Allah Ondan ve Hakka Göçen Ailesinden Razı Olsun.