“Durun kalabalıklar, durun!
Bu yollar çıkmaz sokak
haykırsam kollarımı makas gibi açarak”
“Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz;
Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz”
“Diyorlar bana kalsın, şiir de söz de yerde
Sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde?”
“Anladım, san’at yalnız Allah’ı aramakmış.
Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış”
"Allah Dostunu gördüm bundan altı yıl evvel,
Bir akşamdı ki zaman, donacak kadar güzel”
“Son günümde olmasın çelengim, top arabam,
Alıp beni götürsün, tam dört inanmış adam”
“Otuz üç yıl, saatim işlemiş ben durmuşum.
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum”
“Çıbanımız derinde, işletmiyor yakılar,
Nerede bizim şarkımız, nerede öbür şarkılar?”
“Bana yakan gözlerle bir kerecik baktınız,
Ruhuma büyük temel çivisini çaktınız.”
diyerek, ayakta uyuyan insanları uyandırmak için bütün gençliğini ortaya koydu.
Necip Fazıl, Varlık Dergisi’nin sahibi ve başyazarı olan Yaşar Nâbi Nayır’a “Bir mısraı dahi bütün bir millete şeref verecek büyük şâir” dedirtmişti. Necip Fazıl, böyle şanla, şöhretle yetinecek bir kimse değildi. Bir şiirinde şöyle söylüyordu:
"Kaçır beni ahenk, al beni birlik,
Artık barınamam gölge varlıkta.
Ver cüceye, onun olsun şâirlik,
Şimdi gözüm büyük sanatkârlıkta...”
Necip Fazıl’ın din ve tasavvuf, tarih konularında yazdığı yazılar, tekrar tekrar basılan kitapları yalnız Türkiye için değil, bütün dünya için dili ve tavrı itibariyle yepyeni ve kendine özgüdür. Tasavvufun aydınlar katında benimsenmesinde, ibâdetin estetik ifadelerle övülmesinde, din büyüklerine gösterilen saygının canlanmasında Necip Fazıl kadar hizmeti olan hiç kimse olmamıştır. Bazı kimseler ona “Üstâd” denilmesini kıskanırlardı. Aslında bu kelime Necip Fazıl için az gelir. O sadece bir “Üstâd” değil, aynı zamanda bir dâhi idi.
Allah’ın rahmeti, Peygamber’in şefaati üzerine olsun.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Hepsinin Aziz Ruhları İçin Fatiha...