.
Değerli büyüğümüz,
İsveç'le ilgili bir kitap okudum. Bundan 100 sene önce İsveç’te genellikle bir evde üç kuşak birden yaşarmış. Komşuluk ve akrabalık ilişkileri çok önemliymiş. Fakat İsveç’i yönetenler ülkeyi zenginleştirmek için insanları bireyselleştirme politikası izlemişler. Bunda da oldukça başarılı olmuşlar. İsveç çok zenginleşmiş fakat çok şey de kaybetmiş. Şu anda İsveç’te yaşlıların çoğu ya evlerinde yalnız ya da huzur evlerinde ölüyormuş. İnsanların öldüğünü ancak evden kokular geldikten sonra anlıyorlarmış. İsveç bütün refahına rağmen intihar oranı en yüksek ülkelerden birisi.
Sonra düşündüm, aynı politika bizde de uygulanıyor. İnsanlar bilinçli olarak daha bireyci yaşamaya yönlendiriliyor. Bir insanın toplum içindeki değerini belirlemede en önemli kriterler para ve mevki.
Bu yüzden son ekonomik kriz belki de bizim tekrar insanlaşmamız için bir fırsat olabilir. İnsanların işsiz kalması, büyük ekonomik sıkıntılar yaşaması belki ilk başta büyük bir problem gibi gelebilir. Fakat her zorluk beraberinde bir hayrı getirir. Bu hayat şartlarında eskisi gibi aileler yine bir arada yaşamak zorunda kalacaklar ve insanlar birbirlerine daha bağlı olacaktır diye düşünüyorum.
Şimdi çağdaşlık, ilericilik sevdalılarına bu söylediklerim garip gelebilir ama ilahi rahmetler bazen insanın karşısına felaketler olarak çıkabiliyor.
Selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Kıymetli yavrum, bir gün sizinle bir caddede beraber yürüyelim. Kadın erkek, genç ihtiyar, zengin fakir, köylü, kentli gördüğümüz insanları bir güzelce inceleyelim. Neler göreceğiz: Asık yüzler, çatık kaşlar, sıkılmış yumruklar, kenetlenmiş dişler. Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz diye soracak olursak cevap ortada. İşte günümüz insanları, çağdaşlar, devrimciler, ilericiler, çok bilmişler kendini bir şey sananlar ...Aslında bırakalım bu palavraları, hepimiz ama hepimiz garibanız, yalnızız, boynumuz bükük. Çünkü bizler iyiyi, güzeli unutmuş, asil, büyük ve yüce olanı unutmuş, hasta bir toplumun zavallı bireyleriyiz. Bu durum gittikçe artıyor. Cahit Sıtkı Tarancı ne güzel anlatıyor:
“Neden sonra farkına varıyorsun
Etrafındaki korkunç ıssızlığın
Yar olsun, dost olsun ne arıyorsun
Adresi belli mi vefasızlığın
Aşk, dostluk, hepsi dökülür yapraklar
Çıplak bir ağaç, durgun suda aksi
Yalnızlık dediğin hayatta başlar
Kabir boyu devam etmek için”
Kıymetli yavrum, yıllardır topluma aşılanan bu. İnsanlar kapitalist ekonominin birer küçük maşası. Sanki toplumda tek değer yarısı para. Selam ona, saygı ona, bağlılık ona. O her şeyin ölçüsü. Bakın çevrenize birbirini seven insanlar görebilecek misiniz? O canımlı, cicimli, hayatımlı sözlerin arkasındaki sevgisizlik, saygısızlık, ruhsuzluk köksüzlük. Bizim İsveç’ten ne farkımız kaldı? Aynı yozlaşma sürecini yaşıyoruz. Allah sonumuzu hayır getirsin.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.