.
Çok değerli büyügüm ve sevgili site arkadasları,hepinize önce sonsuz selamlarımı sunuyorum ve iyi olmanızı diliyorum.Benim bugün değinmek istediğim konu ÖZE olan yolculukla ilgili..
Günümüzde yasanilan tüm izdirap ve cileler hep BIZE göre.Yani insan eger özündeki ILAHI kuvveti bulur ve ona güvenir, varligim onun varligi olarak düsünür, bunu SUURUNA... hergün empoze ederse, hicbir seyden korkmaz, yilmaz ve üzülmez.Biz insanlik olarak herseyin eksi tarafina bakiyor ve o yöne yönlendiriliyoruz.Ama tarafsiz , nasil ki bir pilin eksi ve arti kutbu varsa ve birbirlerini tamamliyorsa, bakabilirsek geriye ortasi yani TARAFSIZLIK kalir.
Bunu bilincli olarak uygular ve unutmazsak, kolay kolsy vehim karanligina girmeyiz diye düsünüyorum.
Hepinize hayirli günler diliyorum.
Sevgi ve saygilarimla..
Nurten
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın Nurten Hanım,
Efendim, Almanya’dan gelen maileriniz gerek insan gerçeğini, gerek toplum gerçeğini ne güzel yansıtıyor. Maşaallah kendinizi ne güzel yetştirmişsiniz. Gerçekleri objektif olarak yan tutmadan, tarafsızca ne güzel irdeliyorsunuz. Allah feyzinizi artırsın. Bu günkü mailinizde de gerçeği, insan gerçeğini, varoluşun özünü ne güzel yakalamışsınız. Çok insan bugün sanal bir dünyada yaşıyor. Sevdiğimizi sanıyoruz oysa sevgiden ne kadar uzak yaşıyoruz. İnandığımızı sanıyoruz, ama sadece sanıyoruz. Halimiz ortada. Sabahtan akşama kadar yaptığımız nedir?
“Aradıkları şey nedir ki yaz, kış
Dolaşırlar şehrin sokaklarında”
İş lafa gelince torbalar dolusu ama gerçeğe gelince Rahmetli annemin dediği gibi
“Dışından baktım yeşil türbe
İçine girdim, tövbe estağfirullah”
Efendim, benim rahmetli babam Konya’nın “Ermenek” ilçesindi. Ermenek’de söylenen çok güzel vecizeler, atasözleri babamdan ve babaanemden bana miras kaldı. Ermenek’de bir takım iddialarda bulunup da onu yaşamayanlara, yaşayamayanlara “adam sende, geç onu” derler. “O yalnız sözden ibaret”, “Yağ yiyen köpek, tüyünden belli olur” derler. Olay aynen böyle. Laf çok, ama yaşıyan yok. Veya son derece az. Sadece günlük hayatımız laflarla geçiyor. Şu şunu demiş, bu bunu yapmış, ben bu muammeleye layık bir insan mıyım? vesaire. Siz bu durumu o kadar güzel irdelemişsiniz ki sizi kutlamamak imkansız. Eğer biz samimi olarak inansak, samimi olarak bağlansak bu inanç günlük hayatımızı etkilemez mi? Hani Acemlerin bir sözü vardır, insanın aklına o geliyor:
“men çeguyem, tamburem, çeguyet”
“ben ne diyorum, tamburum ne diyor”
İşte efendim içinde yaşadığımız bir deniz gibi ortasında yüzdüğümüz bu ikilem bizi güçten düşürüyor, yaşama sevincimizi ortadan kaldırıyor. Ortaya inancı başka, yaptığı başka huzurdan ve mutluluktan uzak, aşktan uzak insanlar çıkıyor. Olaylar karşısında sürekli yenik düşüyoruz. Bir takım kuru iddialarla mütemadiyen kendimizi aldatıyoruz. Birtakım korkularla kendimizi tir tir titrer görüyoruz. Ya bizi Avrupa birliğine almazlarsa, ya bizi askıya almaları uzarsa. Bir an için şöyle bir düşünsek Almanya bugün Avrupa birliğine girdi, girdi de ne oldu? İyi mi oldu? Vallahi de iyi olmadı, billahi de iyi olmadı. Girmezden önce Almaya’nın parası markın dünyanın ikinci parası olmak onuru vardı. Hatta çeşitli nedenlerle mark, Anadolu insanının nazarında birinci paraydı. Kıza çeyiz verirken mark da konulurdu. Düğün hediyesi gelirken mark da gelirdi. Ve Almanya fabrikalarıyla, işyerleriyle birçok aptal ülkenin, kafası çalışmayan insanlarının iş merkeziydi. Bugün ne oldu? Dünyanın ikinci parası duman oldu, havaya uçtu gitti. Almanya iş merkezi olmak sıfatını kaybetti. Artık, kendi ülkelerinin insanlarına bile iş veremez hale geldi. Büyük fabrikalar birer birer kapanıyor, işsiz sayısı hergün biraz daha artıyor. Türklere muhalefette daima önde gelen o Merkel denilen kadın bunları görmüyor mu? Bunlara çare bulabiliyor mu? Fransa’nın durumu Almanya’dan farksız. Ciddi Fransız gazetelerine baktığımızda aynı yakınmaları görüyoruz. Bugüne kadar hangi ülke Avrupa birliğine girdiyse pişman oldu. Tıpkı IMF’nin hangi ülkeye girdiyse oranın insanlarını sonu gelmez bir bedbinliğe, karamsarlığa ittiği gibi. Biz Avrupa birliğine girsek ne olacak, faydası mı olacak? Bunlar hep sanal dünyada yaşayan, ayağı yere basmayan, realiteleri göremeyen insanların kuru iddiaları. Biz bir çocuğun doğumundan üretici duruma geçinceye kadar bir tüketici sıfatıyla o millete kaça mal olduğunu unutuyor, tam iş yapar hale, üretici hale geldikleri zaman yıllardır “ben yiyemedim, al sen ye” diyerek dış ülkelere gönderiyoruz. Kendi imkanlarımızla yeni işyerleri açıp, onları istihdam edeceğimize elimizden kaçırıyoruz.
Efendim, gerek bireysel, gerek toplumsal mutsuzluğumuz, perişanlığımız söylenecek çok söz var ama sizin gibi objektif düşünen, olaylara objektif bakabilen, sanal dünyadan kurtulmak isteyen, realiteyi gören kaç kişi var?
Allah bizleri de sizin gibi idrak sahibi, realiteyi gören insanlardan eylesin.
Sitemize bir güneş gibi ışık saçan yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.