Saygıdeğer büyüğüm:
Öncelikle sitenizi yeni öğrenmiş bulunmakla birlikte sizin engin bilgilerinize başvurabileceğimizi öğrenmek bizim içi büyük bir güzellik diye düsünüyorum. Hocam okuyabildiğim kadarıyla toplumsal sorunlar üzerinde oldukça yoğunlaşılmakta, herkes gibi ben de aynı sorunları yaşıyorum. Bi örnek verecek olursam, belki hayatımı bile uğruna verebleceğim, çok sevdiğim insanlardan biri en ufak bir maddi çıkar konusunda beni yarı yolda bıraktı. Neden insanlarımız böyle oldu, neden osmanlı ruhunu yaşayamıyoruz, bilemiyorum? İyilerin sayısı mı azaldı?Bence problemin toplumsal çözümü "insanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır" hadisinde gizli..ama insanlarımız bunu uygulamıyorlar, Hep ben diyorlar, başkasına merhamet edilmiyor, zaten islamın yaşanmadığı tooplumlarda bu gibi olaylar baş gösterir diye düşünmekteyim. İnsanlarımızın avrupa yaşantısına özenmesi onları kendimizden üstün gormesi beni oldukça derinden üzüyor hocam, kendi kendimizi aşşağılık komplekslerine sokuyoruz. Bu bağlamda napabiliriz diye, onde gelen siyasi bir kişiye sormuştum. Cevap aynen şöyle : "hiç bir şey yapamayız". Peki bu durumda biz her konuda yenilgiyi baştan kabullenmiyormuyuz? Biz nasıl uyanacağız hocam Bizler Osmanlı torunlarıyız, bu ruhu nasıl canlandırabiliriz? Düşmanımızı nasıl tanımalıyız toplum olarak? İslamiyette susmak mı vardır hocam? Bu konuda islamın bizlere vermiş olduğu yetkileri verebilir misiniz? Osmanlı nasıl hareket etmiş diğer islam devletleri nasıl hareket etmiş? Onların papaları birleşiyorken bizlere oturup onları izlemek mi düşer? Zoruma gidiyor hocam Aslı sorum toplum olarak nasıl kendimize geliriz, kişisel bazda değil, 1 kişiyle olacak şey değil, Hocam bizleri bu konuda bilgilendirirseniz çok mutlu olacağım? Hatam varsa özür dilerim, bağışlayın saygıdeğer hocam selam ve sevgilerle
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın “Karahanlı”,
Bizler bugünkü sefil, perişan durumumuza inançlarımızı kaybettiğimiz için geldik. Osmanlı başta inandığı için ve inandığını yaşadığı için dünyanın en güçlü toplumu olmuştu. Bugün bizi adam yerine koymayan batılı ülkeler önümüzde tir tir titriyorlardı. Kanuni Sultan Süleyman Fransa Kralına “Françe vilayetinin valisi Françesko” diye hitap ediyordu ve emirlerini söylüyordu. O da kısa bir süre sonra “Padişahım, emirleriniz yerine getirilmiştir” diyordu. Bugün adi, aşağılık televizyon kanallarıyla ve satılık basınla utanç verici bir hale geldik. Sanki bazı kanallar sapıkları ekrana çıkarmakta birbirleriyle yarış ediyorlar. Bazı gazeteler fuhuş albümü gibi çıkıyor. Okullarımız Amerikalı uzmanların yönetiminde mezbaha haline geldi. Üniversitelerimiz “zaten üniversite yok ki ortada” ayrı bir utanç konusu. Geçenlerde UNESCO’nun bir tebliği yayınlandı. Dünyada bilimsel araştırma yapılan beşyüz üniversitenin isimleri yazılmıştı. Bir tek Türk Üniversitesi yoktu. Dekanım diye, rektörüm diye kasım kasım kasılan çalımlarından, cakalarından yanına yaklaşılmayan kimseler acaba başlarını önlerine eğip utanç duyacaklar mı, yüzleri kızaracak mı?
Sayın Karahanlı, “Bir kişiyle bu iş olmaz” diyorsunuz. Olur efendim, bal gibi olur. Herşey önce bir kişiyle başlar. Ancak o sizin siyasetçi dediğiniz şahsiyetsiz, köksüz, inançsız paçavra insanlar “Yapılacak hiç bir şey yok” derler. Bugün Avrupa Birliği diye yırtınan, çırpınan insanlar milletlerine nasıl kötülük yapıyorlar bir bilseler. Ben Ankara’da oturuyorum, her gün Kızılay’dan geçiyorum. O Avrupa birliğinin bayrağı denilen paçavranın önünden geçerken utanç duyuyorum, ağlıyorum. Adamlar bizi istemiyorlar, adamlar bizden nefret ediyorlar, adamlar bizden tiksiniyorlar. Biz hala onların kapısında köpek gibi yalvarıyoruz. Lanet olsun Avrupa birliğine. Benim ekmeğim Avrupa birliğinden gelecekse ölmek daha iyi değil mi? Şerefsiz bir hayat yaşamaktansa, şerefli bir şekilde ölmek ne güne duruyor. Ama şehit olarak ölmek, köpek gibi değil. Avrupa kapılarında yüzsuyu dökenler bir gün öleceklerini hiç düşünüyorlar mı? Atatürk milli mücadeleye tek başına başlamıştı. “Türk Milleti hür ve müstakil yaşayacaktır” demiş ölümü göze alarak yola çıkmıştı. Sayın Karahanlı, biz de Onun gibi yapalım. “Ya istiklal, ya ölüm” diyelim. Siz kendi iç dünyanızda, kendi aile hayatınızda İslamı bütün inceliği, güzelliği, ihtişamıyla yaşayın gerisi kendiliğinden gelir. İkide birde topu başkalarına atmayalım. Çok beğendiğim bir atasözü var “Düşman çiçek göndermez” diye. Herşeyimizi dışardan alıyoruz, tankımızı, uçağımızı, silahımızı. Atatük zamanında Kayseri’de uçak fabrikası açılmıştı. Uçak yapıyorduk, hatta satıyorduk. Ama Atatürk’den sonra gelen, vizyonu olmayan sözümona devlet adamları Atatürk’ün kurduğu o muhteşem fabrikayı kapattılar. Aptallıklarından, cahilliklerinden, geri zekalı olduklarından acımasızca kapattılar. Ve bizi bugünkü acınacak durumumuza getirdiler. Bakın şu halimize, topraklarımız satılıyor, fabrikalarımız satılıyor, işyerlerimiz satılıyor, bankalarımız satılıyor ve biz bunlarla övünecek kadar gaflet, delalet ve ihanet içindeyiz.
Sayın Karahanlı, yılmak yok, cesaretini kaybetmek yok. Bizler bugün kadın erkek hepimiz bir Nene Hatun olmak durumundayız. Hepimiz vatanımız için, bayrağımız için, inançlarımız için, namusumuz, haysiyetimiz için canımızı dişimize takmak durumundayız. Evet, biz de Atatürk gibi söyleyelim: “Ya istiklal, Ya ölüm”.
Bir şair
“Billah yaşamak yerde sürünmeye değmez”
diyordu. Kalkalım, silkinelim, uyanalım, Allah belasını versin Avrupa birliğinin diyelim, alçak herifler siz bize yalvarın diyelim. Yeni dünyada yeni yerimizi arayalım, yalvardığımız, zelil olduğumuz, rezil olduğumuz yeter artık!
Sayın Karahanlı, yeni maillerinizi bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Makamları Âli Olsun.