.
Kıymetli yavrum,
İmkân nispetinde, imanlı, akıllı, dengeli, seviyeli insanlarla görüşün. Arkadaşın insan üzerindeki etkisi, anlatılamayacak kadar büyüktür. Bu nedenle; inançsız, samimiyetsiz, ikiyüzlü ve alaycı, dedikoducu kimselerden uzak durmaya çalışın. Okuttuğunuz dersi, kitaplarınızı, öğrencilerinizi çok sevin. İmkânlarınız nispetinde derslere, temiz bir kıyafetle gidin. Aşkla, heyecanla, ihlâsla girin. Unutmayın ki, farz olan ibadetlerden sonra en büyük ibadet, insanları sevmek, onlara faydalı ve yardımcı olmaktır. Dersiniz öylesine aşk, şevk ve heyecanla geçsin ki; o dersten çıkan öğrenciler, daha iyiye, daha güzele, daha mükemmele gidebilmenin umut ve neşesini, bir ömür boyu içlerinde duyabilsinler. Bir tek kelimenin, bir bakışın, bir ses tonunun, bir güzel davranışın etkisiyle hayatları değişen, nice insanlar gördüm. Beşerî ilişkiler, daimi bir etkileşimden başka nedir? Ve biz, her sözümüz, her davranışımızla, hayra vesile olmakla yükümlü değil miyiz? Bu açıdan baktığınızda; o tertemiz, o pırıl pırıl, o yürekleri ve kafaları iyiye, güzele, doğruya açık memleket çocuklarına, iyiyi, güzeli ve doğruyu sevdirmek, ödevinin bilincinde olan bir öğretmen için mutlulukların en güzeli değil midir? Onların kafasını aydınlığa çevirmek, onları hür düşünceye yöneltmek kadar, güzel ve ürpertici olan ne vardır? İnsanoğluna verilen en değerli özelliklerden biri olan düşünmek kabiliyetini geliştirmek, ileride onların bid’at, hurafe ve taassuptan uzak, pırıl pırıl, gerçek, has, aydınlık insanlar olmalarına minicik de olsa bir katkıda bulunmak kadar heyecan verici ne olabilir? Sizin temiz, gerçekçi özverili eğitiminizden geçmiş bir çocuk, bir gün bakarsınız, bütün bir ulusun hayatında etkili bir rol oynayabilir. Sizden aldığı ışıkla, karanlıkları aydınlığa çevirebilir. Boş ve çaresiz kalmış gönüllere, ışığın, bilimin, sevginin, saygının, hoşgörünün nurlu ağaçlarını dikebilir. Sakın mesleğinize hor bakmayınız. Kendinizin ve mesleğinizin kadrini biliniz. Siz makamların en yücesinde oturuyorsunuz. Hakkını veriniz. Ne kadar kendinizi geliştirirseniz, öğrencilerinize, çevrenize, topluma ve insanlığa o kadar yararlı olursunuz. İçinde yaşadığımız bu buhranlı dönemde, gerçek aydına düşen en büyük görev budur. Sürekli düşünme durumundayız. Kur’an-ı Kerim’de yüzlerce âyetle, insanlar düşünceye çağrılmakta, varoluşun özü düşünce eylemine bağlanmaktadır. “…Düşünen insanlar için nice ibretler vardır.” Düşünmek insana bağışlanan en büyük, en yüce bir özellik değil midir? Gerçek düşünceden uzaklaşan toplumların ne hale geldiğine, çağımız en güzel tanık değil midir? Ve düşüncenin, o insanı aşan, o harikulâde güzelliğini, öğrencilerine tanıtmak kadar yüce başka hangi hizmet olabilir? Ve bir tek insanı dahi iyiye, doğruya, güzele ve hayra yöneltebilmek, yeryüzünün altında ve üstünde olan her şeyden daha değerli değil midir?
Yavrum, sevgide, saygıda, bilgide ve erdemli olmakta öyle yücel ki; peşin hükümlerle seni horlamaya gelenler, senin tertemiz gönül aynanda gerçek kimliklerini görüp, utanıp pişman olsunlar. Seni küçültmeye gelenler, sende büyüyüp yücelsinler. Sen, ışık tut onlara. Sen, ayna ol onlara. Sen rehber ol onlara.
İnsanın büyüklüğünü, yüceliğini Şeyh Galip ne güzel anlatır:
Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan âdemsin sen
İnsanoğlu ancak, insanlığının bilincine varıp, daha iyiye, daha güzele gidebilmek için, insanlara faydalı olabilmek için çırpındığı zaman vardır. Gerisi et ve kemiktir. Bir insanda bu aşkı, bu heyecanı uyandırabilenler, varoluşlarının gerçek nedenini sezip, hayatına ona göre yön verenlerdir. Sayın öğretmen yavrum, ben sizi bu ruh ve bu kıvamda görüyor, başarılı olacağınıza bütün kalbimle inanıyorum. Ve başarınızı şimdiden kutluyorum. Allah yardımcınız olsun. Unutmayın ki “zafer, zafer benimdir diyenlerindir.”
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhları Yüce ve Mutlu Olsun.