.
Çok değerli Büyüğüm bir konuyu merak ettim burda bazen size danisanlar oluyor bir konuda. Mesela birini anlatiyo siz onunla evliliği onaylamiyorsunuz peki evlilik kaderse ve evlendigimiz insan da degismeyecegine göre bu insana düşen daha dikkatli olmak mıdir. Size anlattigi insan ilerde cok da iyi bir insan olabilir. Mesela bazen isyerindeki durum anlatiliyo çıkmasini tavsiye ediyosunuz. Ama o çikmiyo bir şekilde calismaya devam ediyo .Diyelim memur isini birakmayi goze alamiyor.
Bildiğim kadariyla bir Hadis var istihare et, istisare et,sonra bir karar verdiğinde de Allah a güven ve yoluna devam et. Bu konudaki yorumunuzu merak ettim .Saygılarımla
--------------------------------------------------------------------------------
Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz'nin cevaben yazdıkları :
Sayın "Merak"
Kıymetli yavrum, bir külli irade vardır. Bir insanın gözünün rengi, saçının rengi, cildinin rengi, o kimsenin seçimine bağlı değildir. Kimse anne babasını seçemez. Doğduğu yeri, doğacağı zamanı seçemez. Bunlar hep külli iradeye bağlıdır. Şimdi, bir üniversite talebesi düşünelim, o gün, bağlı olduğu üniversite açıldı. Aman dedi, daha ilk günden derse mi gideceğim, daha ilk geceden ders mi çalışacağım… o gün geçer, o hafta geçer, o ay geçer, o sömestr geçer, o ders yılı geçer. Pek tabii sınıfta kalır. Şimdi bu hayta, eh ne yapalım, kader böyle imiş, diyebilir mi?
Bir genç, yazın plaja gider, orada bir kızın kalçalarını, bacaklarını beğenir, evlenme teklif eder, sonra da öyle mutsuz olur öyle pişman olur ki, üç beş ay sonra, mahkemeye boşanmak için gider. Şimdi bu salak adam, eh ne yapalım, kaderim böyleymiş diyebilir mi? Biz ne yazık ki külli iradeyle cüz-i iradeyi birbirine karıştırıyoruz. Tıpkı, ilâhi kaderle, kendi hür seçimimizi birbirine karıştırdığımız gibi.
Bir genç kızın talibi çıkıyor, eş dost, aman kızım diyorlar, dikkatli ol, bu adam hovardanın birisi. Kendini harcama. Kız düşünüyor, evet diyor, ben de duydum, çapkın bir adam, ama çok zengin bir tüccar. Dünya kadar malı mülkü var. Ben evleneceğim. Sonra da tabi kocasının hayvanlıklarına dayanamıyor, ayrılıyor. Şimdi bu kız, ne yapayım, benim kaderim böyleymiş, diyebilir mi? Yoksa, kendim ettim, kendim buldum, kime ne… demesi mi lâzım.
Biz maalesef kendi başarısızlıklarımızı, başkalarının üzerine yıkmaya çok meraklıyız. Ya kader deriz, kendimizi temize çıkarırız, ya da onun bunun üzerine atarız suçu. Seçtiğimiz eşten tutun da, seçtiğimiz işe kadar her attığımız adım, bizim kendi hür irademizle oluyor. Başarılı olunca, bunu kendimizden biliyoruz. Başarısız olunca suçu kadere veya başkalarına yüklüyoruz.
Daha güzel, yeni bir iş buluncaya kadar, mecburi olarak eski işimize devam etmeliyiz. Ne olur, suçu onun bunun üstüne atıp, kendimizi kandırmayalım. Bize düşman olarak nefsimiz yeter. Dışarıda düşman aramayalım. Fikret, bir şiirinde, “İnan Halûk, ezeli bir şifadır aldanmak” diyor. Aldanışların en kötüsü, insanın kendi kendini aldatmasıdır. Unutmayalım.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhlarına Fatihalarla.