Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : İnsanları uyaracağım derken kalp kırmayalım.
Gönderen : Sabri Babadan Mektup
Tarih : 12/13/2016 8:43:17 PM


.



Kıymetli yavrum,



Hepimiz ama hepimiz çok zor şartlar altında yaşıyoruz. Artık, toplumdaki negatiflik dayanılmaz, tahammül edilmez, katlanılmaz bir hal aldı. Hertaraftan zifir, kurum, pislik yağıyor. Allah’ın meleklere secde edin diye yarattığı, adına insan denilen dağın, taşın yüklenemediği emaneti alan bu varlık öyle zorlanıyor ki, bakıyorsunuz küçücük çocuklar şeker oluyor, kanser oluyor. Sıralasak sayfalar dolusu tutacak hasatalıklara yakalanıyorlar. Bunları görmezlikten gelerek ben uyarı görevini yapacağım, ben eleştiri yapacağım, ben yargılayacağım diye ortaya çıkmak en büyük gaflet olmuyor mu? Şöyle düşünün siz bir operatörsünüz, bir hasta getirdiler. Adam dertliymiş, sıkıntılıymış, sorunluymuş. Efkarlanmış meyhaneye gitmiş, midesi delininceye kadar içmiş. O durumda getirmişler. Şimdi o doktor hastaya dönüp de uyarı görevini yapıyorum diye açar ağzını, yumar gözünü, be kardeşim sen deli misin, manyak mısın, bu kadar içilir mi derse siz o doktora ne dersiniz? Orada bulunan bir asistan “Doktor bey, Allah aşkına bırak bu palavraları, bırak bu abuk sabuk konuşmaları, adam ölmek üzere, gerekeni yapsana” derse hata mı etmiş olur? Şimdi size soruyorum efendim, “Ben uyarı görevimi yapıyorum, ben onun için eleştiririm de yargılarım da” diyen bir insanın bu doktordan farkı olur mu? Bu karşı tarafı büsbütün yalnızlığın, ıstırabın içine itmek olmaz mı? Sonra bizi kim görevlendirdi, bu hakkı, bu yetkiyi kimden aldık acaba bir düşünsek. Bütün bunlar nefsin oyunundan başka nedir? Bugünkü insanın aklına nefis denilince içki, kumar, fuhuş gibi bilinen şeyler geliyor. Halbuki nefsin öyle çok oyunları var ki. Bir Jean Dark pozuyla ortaya çıkıp senin şu hatan var, senin şu kusurun var, senin şu noksanın var demek nefisten gelmiyor mu? Siz Hazret-i Muhammed’de Hz. İsa’da , Hz. Musa’da, dört halifede, Yunus’da, Mevlana’da, Nakşi Hazretlerinde, Abdülhakim Efendi Hazretlerinde, Azize Annede, Ayten Kardeşte, Münir Derman’da böyle bir davranış gördünüz mü? Görebilir misiniz? Böyle davrananlara soruyorum, bu hakkı, bu yetkiyi, bu emri kimden aldınız? Ziya Paşa ne güzel söylemiş,



“Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat
Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde”



Hindistan’ın yetiştirdiği o büyük, o yüce insan, Mahatma Gandhi, “Ben diyor, sabahleyin evden çıkarken ayakkabımın üzerindeki bir toz zerresinden kendimi daha büyük görsem, ağlayarak Allah’a sığınırım”. Mesele burada Efendim. Bize kimse başkalarını uyar, uyarırken onların kalbini kır, onları ağlat, onları uykusuz bırak demedi ki. Ama dinlediğimiz her manevi büyük bize önce sen adam ol, önce sen nefsini Müslüman et, önce sen örnek insan ol, sözlerinle değil, hareketlerinle, kalinle değil, halinle adam ol diyor. Ne olur, bu çirkin davranışları bıraksak da nefsimizi müslüman etmenin yoluna girsek. Ne güzel olur. Kanuni Sultan Süleyman’ın süt kardeşi büyük veli, keramet sahibi veli, sabahleyin evden çıkarken ceplerine badem şekerleri koyarmış, yolda gördüğü çocuklara dağtırmış. “Aman yavrularım şu ihtiyara dua edin, o bu yaşa geldi hala nefsinin elinde oyuncak olmaktan kurtulamadı, siz dua edin, bana yardımcı olun” dermiş.


İşte efendim, işin en ince nüansı burada toplanıyor.


Hepinize selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.


Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Rahmet ve Şefaat Gani Gani Üstlerine Olsun

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]