Merhabalar Sayın Büyüğüm,
Size ve bütün dostlara sonsuz selam ve sevgilerle yeniden merhaba diyebilmek ne güzel...
Sevgili ve çok kıymetli büyüğüm, bugünlerde kimi gönül dostları hayata ve insanlara hep pozitif yönden bakmanın önemini anlatan ve bu konuda kararlar aldıklarını bildiren mailler gönderiyorlar..Bunun aksi olduğunda ise ortaya çıkan sonucun kimseyi memnun etmediği açık. Evet hayatı ve insanları hep güzel yönleriyle ele alarak güzel gören, güzel gördüğü için de düşünceleri de güzelleşen, düşünceleri güzelleştikçe hayatı güzelleşerek cennet haline dönüşen insanlardan olabilmek ne güzel...
Hayatın akışı içinde iyi ile kötü, güzel ve çirkin, doğru ve yanlış gibi tezatlar hep yan yana oluyor sizin de hep vurgulayageldiğiniz üzere. Ancak önemli olan biraz da bakış açısı ve bakışlarımızı hangi noktaya odakladığımız... Bu konuda Resulullah Efendimiz ne güzel bir örnektir. Bir gün Resulullah Efendimiz sahabelerle yolda yürürken bir köpek ölüsü ile karşılaşıyorlar. Herkes cesetten yayılan koku ile birer adım geri kaçıyor ve memnuniyetsizliklerini belli ediyorlar. Resulullah Efendimiz ise herzamanki şefkat, edep ve zerafetiyle cesede eğilerek hayvanın bembeyaz dişlerine işaret ederek “Ne kadar da güzel dişleri varmış” diye bir güzelliği ortaya koyuyorlar. Bizler için de önemli olan burada olduğu gibi hep bir güzellikler avcısı olabilmek. Yoksa olumsuzlukları görmek en kolay olanı...
Sizin de daha önce sohbetlerinizde anlatmış olduğunuz iki mahkumun hikayesi de bu konuda ne güzel bir örnektir: Bir koğuşta kalan iki mahkum pencereden dışarı bakmaktayken birisi yağan yağmurla çamurlanan yerlere bakarak “Aman ne pis bir gündü, heryer vıcık vıcık çamur içinde” derken ötekinin ise gözleri gökyüzüne çevrilidir. Şükür duyguları içinde “Yarabbi” demektedir, “ne güzel bir gece, gökyüzü, yıldızlar muhteşem”...
Sayın Büyüğüm, yine bir ülkede yaşayan ve çok mutlu olan bir çiftle ilgili bir hikaye anlatılmıştı. Bir gün adam artık bahçe işlerinde ihtiyacı kalmadığı atını satmaya karar verir ve bunu eşine söyler. Eşi de “haklısın bey” der, “hem sen daha iyi bilirsin. Sen atı satmaya gidince ben de senin çok sevdiğin bir yemeği sana hazırlayayım”. Adam çıkar, atla birlikte şehrin yoluna koyulur. Yolda kazını satmak üzere götüren bir adam görür ve içinden “ah”, der “hanım böyle bir kazı olmasını ne kadar isterdi, hemen adamla bir konuşayım”. Ve cebinde parası olmadığı için adama kazla atı değiştirmeyi önerir. Adamın, atın daha pahalı olacağını hatırlatmasına rağmen, kazla atı değiştirirler. Yoluna devam ederken yolda bir çocuk görür, çocuğun sepeti kırmızı mis gibi elmalarla doludur. Adam bunun üzerine, “ah” der, “bu elmaları eşime götürebilsem ne kadar da mutlu olur”. Ve çocuğa elmalarla kazı değiş tokuş etmeyi önerir. Çocuğun elmaların kazdan daha az tutacağını söylemesine rağmen adam elmaları tercih ederek yoluna devam eder. Yolda bir arkadaşına rastlar ve yol boyunca olup bitenleri anlatır. Arkadaşı “sen” der “ne yapmışsın böyle. Hanımı mutlu etmek istemişsin ama sana çok kızacak, şaşıracaksın, pişman olacaksın”. Adam “hayır” der, “ben böyle olacağını sanmıyorum. İstersen eve birlikte dönelim, gözlerinle gör”. Arkadaşı “tamam” der, birlikte geri dönerler. Arkadaşı “ama” der “bir iddiaya girelim, ben haklı çıkarsam sen bana, sen haklı çıkarsan ben sana bir kese altın vereyim”. Adam, “bende” der “değil bir kese bir altın bile yok. Olmaz öyle şey, kabul etmem”. Nihayet eve ulaşırlar. Kapıda hanım eşini karşılar, hal hatırdan sonra adam o gün olanları bir bir anlatır, her değiş tokuş aşaması için kadın sevinçle “ah”, demektir, “ne kadar da iyi etmişsin, zaten sen hep beni düşünürsün”. En sonunda da “ben de demiş atın eğeri vardı ya hani, onu komşuya götürdüm. Sana istediğin yemeği yapabilmek üzere yumurta gerekiyordu. Komşuya eğeri verdim, yerine yumurta aldım. Gerçi komşu eğer daha pahalıdır dedi ama olsun” deyince bu defa adam, “hanım” der “çok iyi etmişsin, zaten sen hep beni düşünürsün”. Ve birbirlerine sevgiyle sarılırlar. Bütün bunları kenardan izlemekte olan misafir ise şaşkındır. Arkadaşına, “hayret” der, “sen haklı çıktın. Lütfen bu bir kese altını kabul et”. Adam, “ne kesesi” der, “ben bu iddiaya girmeyi baştan kabul etmemiştim ki?” Arkadaşı ısrarla almasını isteyince nedenini sorduğunda arkadaşı “kabul et, çünkü” der “ben bugün burada mutluluğun ne demek olduğunu öğrendim”.
Sayın Büyüğüm, inşallah bizler de gönül dostlarınız olarak hayata, insanlara, eşyaya ve bütün tecellilere sizin bizlere gösterdiğiniz güzellikler penceresinden bakarak herşeydeki hikmeti sezebilmekle, sabredebilmekle, yerine göre affedebilmekle, yerine göre Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri gibi
Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler
diyebilmekle ne kadar çok şeyler kazanmış olacağız. Bütün bunların hepimiz için, bütün insanlık için günden güne gerçekleşeceği yepyeni güzelliklere gebe nice hayırlı günler ve zamanlar dileğiyle hoşçakalın. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, hikmeti ve bütün güzellikleri her dem üzerinize olsun. Herşey için sonsuz teşekkürler...
Çiğdem Seçkin Gürel
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Yaşamak; harikulâde macera Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: Yaşamak; harikulâde macera Yazan Sabri Tandoğan